Gençler, gideceğiniz bir yer var mı; yoksa sadece gidiyor musunuz?
Yolda – Jack Kerouac

BEYAZ SÜVARİ DESTANI

,

Okuma Süresi

1–2 dakika

Abdullah Emre Aladağ

“Birinci Bahis: Keder ve Ölüm Cengi”

Yedi kudretli tanrı, yedi renge büründü,
Hepsi de bir olunca, ak bir ışık göründü.

Işıktan var olunca, tüm kâinat eseri,
Yedi tanrı kutladı, bu mucizevî yeri.

Tanrılardan Keder, kıskanınca Neşe’yi,
Ateşe verdi hasedi, bin dallı o meşeyi.

Ölüm geldi çattı, güzel yeşil Yaşam’a,
O anda canlılar gömüldü karanlığa.

Kâinat ötesinden bir uhrevi ses geldi,
Koyu gama bulanmış bütün varlık dinledi.

Beyazdan da beyaz bir süvari belirdi,
Akça pakça atıyla zulme karşı dikildi.

Mor pelerini kuşanıp Ölüm, haykırdı ona:
“Çekilmezsen yolumdan, saldıracağım sana!”

Süvari çekiverdi, koca nurdan kılıcını,
Alıverdi bir hamlede Tanrı Ölüm’ün başını.

Keder kalkıp kükredi lacivert gür sesiyle:
“Ölümün olacaktır, hüznün gölgesiyle!”

Binlerce küre kaynayıp da çarpıştı,
Yıldızlar parlamada birbiriyle yarıştı.

Ak ışık can buldu, boşluğun bin bir gözünde,
Ay ışığı parladı, bembeyaz sinesinde.

Tanrı Ölüm kaptı yerden, mor taçlı kellesini,
Koynundan ayırmadı, dehşetin nesnesini.

Mor taçlı tanrı dirilince birdenbire,
Dehşetin orduları saldırdı her bir yere.

“Sardı dehşetim artık, yaşayan her bir canı,
Mor Ölüm’ün olmayacak, hiçbir ölüm anı!”

Kızıl Aşk dikiliverdi Ak Süvari yanında,
Umut verdi kâinata bu debdebe anında.

Turuncu Tanrı, inadına güldü tüm neşesiyle,
Uzayın boşlukları doldu gülüş sesiyle.

Yeşil Yaşam can verdi, dehşetle korkanlara
Bin yıllık bahar geldi, karanlık diyarlara.

Gök Ata, yıldızlardan zırhıyla çıkıverdi,
Gümüş renkli Ay’ı kalkanı ediverdi.

Sonsuzluk kadar uzun bir karmaşa tutuştu,
Yedi renk pervasızca birbiriyle vuruştu.

Tanrıların hiddetiyle sallandı yedi âlem,
Kırk yıl süren bu cengi, yazamadı hiçbir kalem.

Yedi renk bir oldu sonsuz zamanlar boyu,
Hareleri kapladı, tüm evreni açık-koyu.

Ne varsa yedi âlemde hepsi beyaza büründü,
Göze gelen her şey Süvari gibi göründü.

Tanrılar bıraktı o an, muharebe etmeyi,
Huşu ile izlediler, bu garaip şenliği.

Sonsuzluğun sonunda kavradılar hikmetini,
Ak Süvari’yi tanıdılar, âlemler yiğidini.

Yedi âlemde insanlardan, odur diyarlar hâkimi,
Ak inciden tahtında, yönetir cümle kavmi.

Tanrı Ölüm dehşetini çekti yaşayanlardan,
“Sensin demek halifemiz, diyarlar arasından.”

Süvari sustu yine, bir kelime etmedi,
Akça pakça atına atlayıp gidiverdi.

Bir daha olmadı, Yüce Yediler arasında,
Ne kötü bir didişme, ne de uğursuz bir kavga.

“BEYAZ SÜVARİ DESTANI” için bir cevap

  1. Bu şiir bana, kozmik bir mitoloji ve insan duygularının alegorik bir birleşimi gibi geldi. Her bir tanrı ve rengi, yalnızca bir doğa veya kozmos unsuru değil, aynı zamanda insan ruhunun farklı yönlerini temsil ediyor gibi. Kederin Neşe’ye düşmanlığı, Ölüm’ün Yaşam’a saldırısı, hatta Süvari’nin ak ışığıyla bu kaosu bastırması… Bunlar bana, insanın iç dünyasında sürekli bir denge arayışı yaşadığını, hüzün ve neşenin, yaşam ve ölümün, kaos ve düzenin birbirini tetiklediğini hatırlatıyor.

    Ak Süvari özellikle etkileyici: Sessiz, ama kudretli bir kahraman. Kendi gücünü göstermeden, adeta varoluşun zorunlu dengelerini koruyor. Ölüm bile onun karşısında bir an için duraksıyor. Bu bana, gerçek gücün, gösterişli hiddet veya dehşetten değil, soğukkanlı duruştan geldiğini düşündürdü.

    Şiirin tonu aynı zamanda hüzünlü bir hayranlık uyandırıyor. Tanrılar ve evren arasında süren o büyük savaş, insanın kendi içindeki küçük ama sürekli mücadelelerini simgeliyor sanki. Sonunda Süvari gidiyor; sorun çözülüyor ama sessizlikle, her şey yerli yerine oturuyor. Bu bana, hayatın büyük fırtınalarının bile çoğu zaman sessizlik ve sabırla geçildiğini hissettirdi.

    Kısacası, şiir bana hem kozmik bir destan hem de insan ruhunun içsel savaşının bir yansıması gibi göründü; hüzün, korku, umut ve kahramanlık iç içe geçmiş, ama en sonunda denge ve sessizlik kazanıyor.

    Tek kelime ile Mükemmel 👌

    Beğen

Kalem İzi için bir cevap yazın Cevabı iptal et