
Merve Senem Tolga
Ben bir serçeymişim.
Bunu bana varlığımı gören, anlayan biri söylemişti, sonra ben kendi kalbimin iç çekişinden anladım.
Sabahların ürperten serinliğinde, akşamların ağır rüzgarlarında,
hiçbir yere tam ait olamamanın o sessiz sancısında öğrendim.
Ben bir serçeymişim.
İnsanlar zamanları diziyor birbiri ardına; bahar, yaz, sonbahar, kış…
Benimse içimde dağınık bir takvim var,
bazen kışın ortasında açıyorum kanatlarımı,
bazen yaz güneşinde donuyorum içimden.
Ben bir serçeymişim.
Yuvamı, dalların büyüklüğüne, yerin sağlamlığına göre seçmedim.
Ben yuvamı hislerimle ördüm: korkudan, umutlardan, yarım kalmış sevinçlerden.
Ve belki de en gerçek yuvam, taşımayı hiç bırakmadığım o görünmez sancıydı.
Ben bir serçeymişim.
Kırık dallardan, uçup giden tüylerden, unutulmuş anılardan ördüm içime bir yer.
Bana sorsan, yuva nedir diye,
derdim ki,
“Yuva, bir yere kapanmak değil, bir yerde kendini unutmadan durabilmek.”
Ben bir serçeymişim.
Ve evet, çoğu zaman kaçtım.
Yaklaşan her sıcaklıktan korktum, dokunan her sevgiden ürktüm.
Ama yine de,
yine de içimde minicik bir yer vardı ki,
hep birinin “kal” demesini bekledi.
Hep birinin, yuva sandığım o incecik boşluğa dokunmasını istedi.
Ben bir serçeymişim.
Ve uçarken bile bir gün dönmeyi hayal ettim.
Bir dalın üstünde, rüzgarı kesen bir sıcaklıkta,
kanatlarımı yavaşça kapatabileceğim bir yer düşledim.
Ben bir serçeymişim.
Ve artık biliyorum:
Hayat, sadece uçmak değilmiş.
Bazen durmakmış.
Bazen kanat çırpmadan da var olabilmekmiş.
Bazen, bir dalın ucunda durup, gökyüzüne gülümsemekmiş.
İlk defa,
uçmadan da özgür hissedebileceğim bir yere,
ufacık da olsa, inanıyorum.
Ben bir serçeymişim.
Ve bir akşam, gökyüzü kararmaya başlarken,
kanatlarımı yavaşça göğsüme topladım.
İlk defa, hiçbir yere kaçmadan, hiçbir yerden korkmadan durdum olduğum yerde.
Gökyüzü, mavi bir kadife gibi serildi üzerime,
üzerinde birer birer açılan yıldızlar,
sanki benim içimde açılan küçük umutlar gibiydi.
Her yıldız bir “olabilir” fısıltısıydı,
her ışık, içimde titreyen bir “belki”nin yankısı.
Ben bir serçeymişim.
Ve o gece,
dalların rüzgârda hafif hafif sallandığı bir yerde,
gözlerimi kapattım.
Kendi kanatlarımın sesinde, kendi kalbimin atışında,
ilk kez tam anlamıyla bir yere ait gibi hissettim.
Ben bir serçeymişim.
Ve dünya, ilk defa, bana zarar vermeyecekmiş gibi hissettirdi.
İçimdeki zamansız mevsimler, bir anlığına olsun uyum sağladı dışarıdaki geceye.
Bütün korkular, bütün göçler, bütün eksik uçuşlar…
bir anlığına sustu.
Sadece uyku kaldı geriye.
Ve bir tek şey fısıldadı içimde, yıldızlara benzeyen o sessizlikte:
Şimdi, burada, tamamım.
İçimde taşıdığım bütün göçler şimdi sustu
Hiçbir yere varmadan, her yere ait gibiyim.
Ve artık ,
Durarak, her yere ulaşabildiğimi anladım.






Yorum bırakın