
Çoğu insan kedilerin saf, rahatına düşkün olduğunu, fareler ve süt dışında hiçbir şeye önem vermediğini düşünür. Oysa çoğu insandan daha iyi bir karaktere sahiptir ve hayattan zevk almasını da çok iyi bilirler. Hayvanlar aleminde kedi, çok yönlü karaktere sahip olandır.
O bir atlet, bir müzisyen, bir akrobat, bir çapkın, sert bir dövüşçü ve birinci sınıf bir sporcudur.
Kedi bütün gün evde boş boş dolanır, sakinliğini korur, ateşin yanında uyur ve kadınların ilgisine ve çocukların rahatsızlık vermesine izin verir.
Zaman geçirmek için bazen birkaç saat fare deliği izler -yalnızca can sıkıntısından ölmemek için- ve insanlar bu tarz şeylerin kedilerin hayatındaki tek anlamlı şey olduğu düşüncesine kapılırlar fakat akşam karanlığı çökerken onu izlerseniz gerçekte nasıl olduğunu görürsünüz.
Aile toplanıp çay içmek için oturduğunda kedi genellikle kendine düşen parçayı almak için orada belirir, gürültülü bir şekilde mırıldar.
Ailenin bacaklarına sürtünür ve hep o akşam olacak bir kavgayı veya bir aşk macerasını düşünür. Eğer bir misafir varsa ona sıcak davranır çünkü misafir gidişattan en iyi yararlanan olur. Misafir bazen bu yakınlığı yiyecek vererek karşılamak yerine eğilir “zavallı kedicik” diyerek kediyi okşar.
Sonunda bu durumdan sıkılan kedi, tırnaklarını çıkarır ve sessiz ama kararlı bir şekilde konuğun bacağını tırmalar.
“Ay!” diyerek irkilir, “Kedi tırnaklarını bana geçirdi.” Bu durumdan memnun olan aile “Ne kadar da şirin değil mi? Ne kadar da akıllı değil mi? ONA YİYECEK BİR ŞEY VERMENİ İSTİYOR.” diye belirtir. Misafir yapmak istediği şeyi yapmaya cesaret edemez -kediyi pencereden atmak- bu yüzden gözlerinde acı ve öfke gözyaşlarıyla çok eğlenmiş gibi yapar. Sonra tabağından küçük bir parça balık ayırır ve kediye uzatır. Kedi onu dikkatle alır. “Başka bir zaman, dostum, bu kadar anlayışsız olmayacaksın.” der. Ve balığını yemeden önce misafirin yanından güvenli bir alana çekilirken kötü bir şekilde mırıldanır. Bir kedi ahmak değildir, kesinlikle değildir.
Aile çay faslını bitirip dinlenme saatlerinin tadını çıkarmak için ateşin etrafında toplandığında kedi odadan rahatça çıkıp kaybolur. Hayat -gerçek hayat- onun için şimdi başlar.
Arka bahçede ağır ağır yürüyor, kolay bir sıçrayışla çitin tepesine atlıyor, yavaşça diğer tarafa iniyor, boş bir arsaya giden yolu koşarak geçiyor ve ıssız bir kulübenin çatısına atlıyor.
Yürüdükçe uygarlığın kadınsılığından sıyrılıyor, yürüyüşü kıvrak ve panter gibi oluyor, hızla ve dikkatle bir yandan bir yana bakıyor ve sessizce hareket ediyor. Çünkü çok sayıda düşmanı var -köpekler kırbaçlı arabacılar ve ellerinde taşlarıyla bekleyen küçük çocuklar-. Kulübenin tepesine vardığında kedi sırtını kamburlaştırır, pençelerini eskimiş çatının yumuşak kabuğunda gezdirir. Birkaç kez etrafında döner ve esner -yalnızca her kasının düzgün bir şekilde çalıştığına emin olmak için- sonra başını neredeyse pençelerine kadar eğerek arka bahçelerin ötesine akrabalarına çağrı gönderir -aşka savaşa veya spora bir çağrı-.
Çok geçmeden gelirler, kayan hoş gölgeler dolambaçlı bir şekilde yaklaşırlar ve ara sıra keşif yapmak için dururlar. Kaplumbağa, tekir ve siyah kediler… Hepsi de ev kedileri ama tamamı doğal hallerine dönüşmüşlerdir. Artık bir saat önce balık ve süt için yalvaran iki yüzlü uysal yaratıklar değiller.
Şimdi her biri Gascon haysiyet duygusuyla çarpan bıçaklardır. Kavgaları sert, kararlıdır ve bir kedi teslim olmadan önce pençeleriyle şeritlere ayrılır. Genç kadın kediler bile insanlara karşı inanılmaz bir üstünlüğe sahiptir, düz bir çatı üzerinde bağırış çağırışlı bir mücadelede kıskançlık, nefret ve kötülüğü tüketebilirler. Bütün kediler dövüşür ve gençken kendilerini az ya da çok fark etmeksizin zinde tutarlar. Kediniz belki bölgesinin ağır sıklet şampiyonu olabilir, kedi ringinin Griffo’su!
Sadece bir düşünün onun, hayatında, sizin hayatınızdan çok daha fazla şey elde ettiğini; onun hayatının kavga ve oynaşmalarla dolu olduğunu.
Kendinizden utanırsınız. Hayatınızda bir kere aşık olursunuz ama asla hayatınızın kavgasını hakkıyla edemezsiniz.
Ve spor da yaparlar. Yaşlandıkça ve ringden emekli olunca, daha sistematik şekilde spor yapmaya başladıkça bizim için sıkıcılıktan başka bir şey ifade etmeyen banliyö arka bahçeleri; onlar için Kral Arthur’un şövalyelerinden veya Robin Hood’un mutlu adamlarından daha fazla macera yaşayabilecekleri avlanma alanları ve buluşma yerleri oluyor .
Grimalkin komşu verandada bir kanaryayı öldürmeye karar verir -Bunun büyüleyici yanını bir düşünün. Çitin tepesinde gizli gözetleme, evin köpeğini uyandırmamak için verilen çaba, sessizce yaklaşma ve ani bir hamle kanat çırpan kuşu pençeleri ile yakalayarak bedenini kafesin dışına sürükleme, ziyafetini alarak zafer ile geri çekilme ardından ziyafetin tadını çıkarma. Bunun en eğlenceli kısmıysa kahvaltıya zamanında gelip ev sahibi kadının “Tom hasta olmalı, iştahı yok gibi görünüyor.” deyişini dinlemektir.
Kedilere her zaman atılacak bir suçlama vardır: Evlerini içindeki insanlardan çok daha fazla sevdikleri söylenir. Normalde bir kedi her yerini bildiği, arkadaşlarının olduğu vatanını terk etmek istemez. Hiç bilmediği yabancı bir yere sürgün edilirse yepyeni bir coğrafyayı öğrenmek, başka köpek sürülerini keşfetmek, dövüşmek ve tamamen farklı kedilere aşık olmak zorunda kalır. Hayat bunların hepsini gerçekleştirmek için çok kısa. O yüzden aile taşınırken kedi, eğer uygunsa, eski evde kalır ve yeni ev sahiplerine bağlanır. Kendi halinde yaşamını sürdürürken barınma ihtiyacını karşıladıklarından onlara ayrıcalık verir.
Böylelikle sahip olduklarını, eski sahibine olan sadakatiyle gelecek olan belli belirsiz bir kazanç için feda etmeyecektir.
Banjo Peterson
Çeviren: İrem Hacıosmanoğlu





Yorum bırakın