Gençler, gideceğiniz bir yer var mı; yoksa sadece gidiyor musunuz?
Yolda – Jack Kerouac

2000’li Yılların Türk Şiiri Hakkında

,

Okuma Süresi

3–5 dakika

Baran Aksan

Giriş

2000 senesinden sonra şiir artık popülerliğini kaybetmiş olsa bile bu yazıyı yazdığım yirmi dört yıl içinde pek çok şiir kitabı yayımlandı. Bu dönemde şairler bir akıma bağlı kalmadılar. Özgün bir şiir yaratmaya çalıştılar. Bazı şairler bunu fazlasıyla başarırken bazıları ise özgün olmayı başaramadı. Bu dönemi etkileyen aslında iki şey var. Bunlardan birisi “Beatnik-Marjinalci Şiir”. Ginsberg’ün şiirlerinin Türkçeye çevrilmesi ve daha mühimi “Küçük İskender”in 1994 senesinde “Periler Ölürken Özür Diler” kitabının yayımlanması.

Reşit İmrahor Bahsi

Bu olaylardan ikincisi ise Reşit İmrahor mahlasının ortaya çıkması. Reşit İmrahor Mustafa Irgat, Ahmet Güntan ve İzzet Yasar tarafından kullanılan bir mahlastı. Hatta bu mahlasla bir kitap bile yayımladılar: Kuvve’den Fiile. Bu üç sanatçı gizliliğini uzun süre koruyarak dergilerde şiirler yayımlamaya başladılar. Kuvve’den Fiile yayımlandıktan sonra 23 Ekim 1993 tarihli TRT2’de yayınlanan “Okudukça” programına bu isimle sırtı dönük bir biçimde birisi katılır. Bu kişi “Yok sayılmak istiyorum!” cümlesiyle şair olarak tavrını özetler. Yıllar sonra bu sırtı dönük kişinin Cenk Koyuncu olduğu ortaya çıkmıştır. Ayrıca Kuvve’den Fiile kitabının iç kısmında Kuvve isimli bir kitabın daha olduğu yazar. Bu kitap Ortek Yayınları tarafından yayımlanmıştır fakat ne böyle bir kitap vardır ne de böyle bir yayınevi.

Reşit İmrahor’un bu gizliliğini İlhan Berk, İzzet Yasar’ın Dil Oyunları kitabının arka kapak yazısında şöyle açıklar:

“Reşit İmrahor’u biliyor musunuz? Bir zamanlar üç cins şair böyle tek bir ad altında yazıyorlardı. Kısa sürede de ünlendiler: İzzet Yasar, Mustafa Irgat, Ahmet Güntan. Sonradan bu Mustafa Irgat’ın yerini Enis Batur aldı. (“Nil” şiirini unutamıyorum.) Bilinmezlik bir ilkeydi onlar için: Belki de Pessoa’yı okumuşlardı. İzzet Yasar, Mustafa Irgat gibi kapalı bir şairdir.

Neredeyse ikisi de şimdiye değin kullanılmayan bir dille yazıyorlar. İzzet’in poetikası da böylece giderek dil oldu. (Lacan’ın “Yazılar”ımını cebinden düşürmemesi boşuna değildir.) Bugün İzzet Yasar bir başına kapalı, çetin, lanetli bir şiiri sürdürüyor. Neredeyse anlaşılmak, paylaşılmak istemiyor gibidir. Ya gerçek mi? Onun için şiirde asıl gerçek, gerçek olmamakta yatar çünkü.”

“Kuvve’den Fiile” dışında “Unutulmuş Şiirler Antolojisi” de bu isimle derlenmişti. Bu antoloji 1993 senesinde Enis Batur tarafından derlenip bu adla yayımlanmıştı. Daha sonrasında anonim bir şekilde çeviri, şiir, yazı yayımlamak isteyen herkesin kullandığı bir mahlas haline gelmişti bu ad.

(Ayrıntılı okumak için bkz. Akaş, Cem. Reşit İmrahor: Sınırlarını Zorlayan Kollektif Yapma Kimlik. Kitap-lık, 2001-1 (45, Ocak-Şubat 2011) 271-272 ss.)

Başka Etkilenmeler Olmuş mudur?

Hem Küçük İskender’in “Periler Ölürken Özür Diler” kitabının yayımlanması hem de Reşit İmrahor’un gizemi ve tarzı bazı genç şairlerin şiirlerini etkilemişti. Bunlar dışında İkinci Yeni şiirinin de etkisinin büyük ölçüde olduğunu söyleyebilirim. “Sözsel sapmalar, yeni kelime türetip şiirlerde kullanma, şairin kelimelerin formunu istediği gibi bozması” gibi İkinci Yeni ile özdeşleşmiş çoğu tarz bu dönemde de yer edinmiştir.

Bunların yanı sıra İslami kolda “İbrahim Tenekeci” daha lirik bir kolda “Gonca Özmen” ve ilk kez bu dönemde ortaya çıkan görsel metotlu şiir kolunda “Serkan Işın ve Barış Özgür” ü görebiliriz.

Neden Bu Kadar Özgün Bir Şiir?

Bu yılların özgün olmasının en önemli sebebi şairlerin kendi iş hayatından kopan dizeleri. Psikolog-şair İsmail Arslan’ın şiirlerinde, eczacı-şair Sude Öztürk’ün şiirlerinde bunu görmek mümkün. Hatta ilginçtir Sude Öztürk’ün bir ilaç olan Majezik’e yazdığı bir şiir vardır. (bkz. Sude Öztürk, Sınırı Geçmek Üzereyim, 160. Kilometre Yayınları)

Ayrıca bu dönem şairleri çoğunlukla argoya, küfre, cinselliğe şiirlerinde bolca yer vermiştir.

Dönemin Yayın Organları Hakkında

Yapı Kredi Yayınları’nın özellikle 2000-2015 arasında sıklıkla yayımladığı, kare formdaki şiir kitapları bu döneme iz bırakan sanatçıların ilk çalışmaları oldu. Bunun yanında Genel Yayın Yönetmenliği’ni Enver Ercan’ın üstlendiği Yasakmeyve Yayınları, Altıkırkbeş Yayınları, -2010 sonrası- 160. Kilometre, Dedalus, Orlando Poetry, Ebabil, Plüton gibi yayınevleri de bu dönem şairlerinin kitaplarını yayımladıkları yerler oldu.

Dergi  olarak  Varlık,  Heves,  Kitap-lık,  İzdiham  gibi  dergiler; “160.kilometre” , “poetikhars” web siteleri bu dönem şairlerinin şiir ve şiir üzerine yazılarını yayımladığı yerler oldu.

Farklı Disiplinler ile İlişkiler

Şairler müzik, resim gibi sanat dallarından beslenmiştir. Öncelikle resim akımları ve müzikte ortaya çıkan punk, rock ve rap türleri bazı şiirlere ilham olmuştur. Açılan şiir-resim sergileri, punk, rock ve rap gibi müzik türlerinin asiliği ile harmanlanan şiirler vardır. Özellikle Küçük İskender’in çeşitli müzik gruplarından hareketle yazdığı şiir ve denemeleri oldukça ses getirmiştir. Bunun yanında şairler rock konserlerinde şiirler okumuşlar ve bunları icra etmişleridir. Ayrıca yazılan şiirler çoğunlukla müzisyenler tarafından bestelenmiştir.

Son Olarak Bu Dönemle İlgili Bazı Çalışmalar

Akın, Enis, Kekeme Türk Şiiri, Ebabil Yayınları

Gündoğdu, Cenk, 2000’ler Şiiri Antolojisi, Kırmızı Kedi Yayınları Özkarcı, Ali Özgür Cetvelle Çizilmiş Dağınıklık, 160. kilometre Güntan, Ahmet, şiirgeldikelimedeboğuldu. ,160. Kilometre,

Murad, Efe, Serbest Çalışmalar: Madde-Şiir Yazıları 2004-14 160. Kilometre

Altan, Erhan, Sıfırlı Yıllarda Şiirimizde Deneyim: 2000’lerde Yeni ve Deneyselin İzinde, 160. Kilometre

Yorum bırakın