
Ayşegül Erciyas
Ölüme doğru yarım adım insan.
Büyük hesaplaşmalar içinden çıkmışsın diri diri. Bir mum var elinde. Yanıp yanıp sönüyor. Önce gölgeni görüyorsun, sonrası karanlık. Önce karanlık, sonra bir gölge görüyorsun. Sudaki aksini seyretmek için uçurumdan aşağı bakıyorsun. Her şeyin aksi var yaşamda. Her şeyin aksinden korkuyorsun. Bir adım daha atsan sanki kurtaracaksın dünyayı yok oluşunla.
Ölüme doğru bir adım insan.
Kayboluyoruz birbirimizin hayatlarında. Yanından bir insan geçiyor ve bir kez daha. Kafasının içini görüyorsun tüm düşüncelerden sıyrılıp geldiğini söyleyen varlığın. Sisler ve bataklıklar karşılamış. Çıkmış bataklıktan, zihnine çamdan bir ur bulaşmış. Kalbi kavlanmış. Bu kez çabuk tutuşur.
Ölüme doğru biner adım insan.
Aydınlığa kavuşuyor yüzündeki amansız ve anlamsız sorular. Mide bulantıları ve mavi haplar. Her zaman iyileştirmiyor. Zaman o zaman değil. Pamuk ipliğinden bir ipe bağlı soluk borusundaki son nefes. Ölümün de bir meleği olduğunu kabulleniyorsun önce. Bir sen kimsesizsin ölüme doğru giderken. Milyarlarca insan… Bir sen sığamamışsın aralarına. Bir sen kalmışsın hep arada.
Ölüme doğru koşar adım insan.
Gülümsüyorsun. Büyük hesaplaşmaları bitirmişsin, diri girmeyeceksin mezara. Her zerren ölüm kokacak, her zerren kallavi bir huzurla dolacak. İnsan, bir eksik sözdür.[1] Senin, son sözü yazılmamış bir roman olduğunun farkına varılmayacak. Ön sözü ağlamaktır her doğanın. Son sözü arkandan ağlayacaklar. Rahmet eylenmeyecek sana, rahmet ağlanacak. Senin merasiminde başlarda değil gözlerde olacak oyalılar. Son arzun çocukların incitilmediği bir dünya olacak.
Ölüme doğru arzusuzdur insan.
[1] Şükrü Erbaş





Yorum bırakın