
Charles Bukowski
Çeviren: Abdullah Emre Aladağ
Yırtılırken sarı gölge
Sıçrarken çılgın gözlerle kedi
Yaslanırken tahtaya yaşlı barmen
Uyurken sinek kuşu
Sen biliyorsun ve ben biliyorum ve Sen de biliyorsun…
Sahte savaş alanlarında talim yaparken tanklar
Otoyolda çalışırken lastiklerin
Ağlarken ucuz burbonla sarhoş cüce tek başına geceleri
Yetiştirilirken boğalar matadorlar için
Çimenler izlerken seni
Ağaçlar izlerken
Barındırırken deniz engin ve de gerçek yaratıkları
Sen biliyorsun ve ben biliyorum ve Sen de biliyorsun…
Yatağın altında hüznü ve ihtişamı iki terliğin
Kalbinin kanınla raks ettiği bale
Genç aşk kızları nefret edecek bir gün aynalarından
Cehennemde mesai fazlası
Öğle yemeğinde hasta salatası
Sen biliyorsun ve ben biliyorum ve Sen de biliyorsun…
Bildiğimiz son, alçak bir dalavere gibi geliyor
O iğrenç acıdan sonra ama
Sen biliyorsun ve ben biliyorum ve Sen de biliyorsun…
Kimi zaman hiçlikten gelip çatan sevinç
Şahin gibi yükseliyor ay imkânsızlık üstünden
Sen biliyorsun ve ben biliyorum ve Sen de biliyorsun…
Tamam bir coşkunun şaşı çılgınlığı
Biliyoruz sonunda aldatılmadığımızı.
Sen biliyorsun ve ben biliyorum ve Sen de biliyorsun…
İzlerken ellerimizi, ayaklarımızı, hayatlarımızı, yolumuzu
Uyuyan o sinek kuşu
Katledilmiş orduların ölüleri
Yüzleştiğinde seni yiyen güneş
Sen biliyorsun ve ben biliyorum ve Sen de biliyorsun…
Ölümü alt edeceğiz.
*Thee kelimesi, arkaik dilde sen ve tanrı kelimeleri demek olduğundan bu şekilde bir kullanımı uygun gördüm.






Yorum bırakın