Gençler, gideceğiniz bir yer var mı; yoksa sadece gidiyor musunuz?
Yolda – Jack Kerouac

BİR YANARDAĞ GİBİ YAŞAMAK – LAVLA YAZILMIŞ GÜNCE

,

Okuma Süresi

2–3 dakika

Merve Senem Tolga

Beni sağlam sanıyorlar ama ben devrilecek kadar bile özgür değilim.


Ben bir yanardağım.
Dışarıdan bakıldığında, sessiz, büyük ve hareketsiz bir kütle gibi görünürüm. Ama hiç kimse içimi görmez.
Yıllar içinde yerin altına gömdüğüm kelimeler var.
Konuşmadığım her cümle, içimde çatlak açtı.
Ve ben hala ayakta duruyorum diye sağlam sanıldım.
Oysa sadece devrilecek kadar bile özgür değildim.

İnsanlar bana yaslanıyor, üstümde poz veriyor, eteğimde piknik yapıyorlar.
Ben susarken, beni huzur sanıyorlar.
Oysa bu suskunluk bir seçimin değil, bir zorunluluğun sesi.
Konuşmak istesem bile…
Bir yanardağ neyle konuşur ki?
Lavla mı?
Dumanla mı?

Bugün içimde bir şey yer değiştirdi ve artık hiçbir şey aynı değil.

Bazen sabah uyanıyorum ve içimde bir şeylerin hafifçe hareket ettiğini hissediyorum. O minicik kayma, bütün günümü değiştiriyor.
Kimse fark etmiyor.
Ama ben biliyorum.
Bugün içimde bir şey yer değiştirdi.

Kendime bir bardak su verirken bile elim titriyor. Aynaya bakamıyorum uzun uzun, çünkü gözlerim bir hikayeyi fısıldıyor ve ben onu dinlersem parçalanacağımı hissediyorum.
Bazen otururken bile hareket halindeyim, içim değişiyor, yön değiştiriyor, bir noktadan başka bir noktaya doğru akıyor.
Bir sıcaklık yayılıyor gövdemde. Nefesim kesiliyor.
Ama dışardan bakan hala beni sessiz sanıyor.

Söylediklerim dağıtıyor, sustuklarım daha beter yakıyor.

O an geliyor.
Hiçbir uyarı olmadan. Bazen bir cümle, bazen bir yüz ifadesi yetiyor.
Ve ben…
Ben fırlıyorum.

İçimde ne varsa, yıllardır tuttuğum ne varsa, yerinden kopuyor.
Kelimeler ağzımdan çıkmadan bedenimden dışarı fırlıyor gibi.
Gözlerimle anlatmak istiyorum her şeyi ama gözlerim bile taş.

O kadar yüklenmişim ki kendime, patladığımda bile kendimden özür diliyorum.
Söylediklerim dağıtıyor, sustuklarım daha beter yakıyor. Ve patladıktan sonra herkes kaçıyor.
“Yine mi?” diyorlar.
Oysa bu bir yine değil.
Bu bir: daha fazla olamama hali.

İçime çöken bir ben var artık, hareket etmiyor, hissetmiyor, sadece duruyor.

Her şey yandıktan sonra geriye ne kalır?
Sadece soğuk taşlar. İçimde artık bir şey hareket etmiyor.
Ve bu, en ürkütücü olan.

Yorgunluk diyorlar buna.
Ama bu bir yorgunluk değil.
Bu bir çökelme. İçime çöken bir ben var artık. Hareket etmiyor, hayal kurmuyor, hissetmiyor.
Sadece duruyor.

İnsanlar yine geliyor eteğime. Sorular soruyorlar, cevap bekliyorlar.
Ama cevap yok.
Çünkü ben kendime bile cevap veremiyorum.

Belki bir tohum gibi hafif, belki sadece bir nefes ama hala kıpırdayan bir şey var içimde.

En dipte bir ben var.
Soğumuş lavlar arasında saklanan bir nefes gibi. O nefesi buldugumda ağlayabilirim belki.
Ama hala çok derinde.

Bazen bir ses, bazen bir kelimeyle kıpırdıyor içim.
Çok hafif.
Ama bir istek gibi, bir tohum gibi.
“Yaşamak?”
diye soruyor içimden biri.
“Burada mı?”

Ve ben bilmiyorum cevabı.
Ama içimde tekrar kıpırdayan bir şey varsa, belki hala bitmedim.

Susarak hayatta kalıyorum ama sessizliğim bile lav dolu.

Bir çocuk geliyor bazen rüyama.
“Bu dağ eskiden duman çıkarırmış,” diyor.
Gülümsüyorum.
“Belki hala çıkarıyordur. Ama senin bakmadığın yerden,” diyorum.

İçimdeki dumanla konuşuyorum şimdi.
Dışarıdan kimse görmese de, ben hala hareket hâlindeyim.
Belki daha sessiz, belki daha dikkatli.
Ama içim hala yanıyor.

Ben bir yanardağım…

Bir çocuk geliyor bazen rüyama.
“Bu dağ eskiden duman çıkarırmış,” diyor.
Gülümsüyorum.
“Belki hala çıkarıyordur. Ama senin bakmadığın yerden,” diyorum.

İçimdeki dumanla konuşuyorum şimdi.
Dışarıdan kimse görmese de, ben hala hareket halindeyim.
Belki daha sessiz, belki daha dikkatli.
Ama içim hala yanıyor.

Ben bir yanardağım.
Susarak hayatta kalıyorum.
Ama sessizliğim bile lav dolu.

Bir yanardağ ne zaman yok olur, ya da ne zaman var olur… kimse bilmez. Belki yalnızca kendi içindeki çatlağı fark ettiğinde.

Yorum bırakın