Gençler, gideceğiniz bir yer var mı; yoksa sadece gidiyor musunuz?
Yolda – Jack Kerouac

Zehrinde Var Olmak İsteyen Akrep

,

Okuma Süresi

1–2 dakika

Merve Senem Tolga

Bir akrep gibi…
Evet, tam da öyle hissediyorum bazen.

Zamanın kuyruğuna kıvrılmış haldeyim.
Geçmişle bugün arasında, zehirli bir kıymık gibi duruyorum.
Soktuğum yer, aslında başkalarının teni değil…
Ben en çok kendimi sokuyorum.
Çünkü bazı akrepler; kaçamadıklarında, çıkışsız kaldıklarında, kendi zehirlerini kendilerine yöneltirmiş.
Saldıracak bir düşman yoksa savunmanın yönü içe döner.
İşte, ben de öyle bir akrebim. Dışarıda savaşacak bir şey bulamayınca içime saldırıyorum.

Sessizlik çökünce başlıyor her şey…
Dışarıdan gelen hiçbir şey yoksa içeride biriken her şey seslenmeye başlıyor.
Ben patlamıyorum, içime akıyorum.
Susarak biriken her kelime en sonunda zehir gibi damlıyor içime.

Sevgiyle tutku arasında sıkışan o ölümcül his… Hem korunmak istiyorum hem de yok olmak!
Belki de bu yüzden sokuyorum kendimi.
Çünkü hissedebilmek için önce canımın yanması gerekiyor.
Çünkü bazen tek gerçek acının varlığı…
Ve bazen, acıyla fark ediyorum yaşadığımı.
Ve yaşayamadığımı.

Yalnızlığımın kanıtı gibi sokuyorum kendimi.
Başka türlüsünü bilmiyorum.
Bir akrep gibi en karanlık köşeme çekilip kendi zehrimle kendimi uykudan uyandırıyorum.
Çünkü başka bir uyanış şekli bilmiyorum.

Az önce çişimi yaparken boynumu geriye attım, gevşemek için. Gözlerimi kapattım.
Ve birden… Bir tavan indi üzerime!
Rutubetli bir tavan…
Hayalimde değil, gözlerimdeydi.
Nemli, gri, damlayan, küf kokulu…
Sanki zihnimin tavanıydı o.
Orada yıllardır biriken konuşulmamış kelimeler vardı.
Ağzı olmayan anılar gibi sessizce duruyorlardı.

Sıkışmış gibiyim.
Tıpkı bir akrep gibi…
Kendi kovuğuma sığamıyorum ama dışarıda da barınamıyorum.
Zehri kusacak yer arıyorum ama her yer ben olmuşum.
Kendimden kaçamıyorum.
Her kaçışta yeniden kendime çarpıyorum.
Her dönüşte kendi gölgemle burun buruna geliyorum.

Ve artık… Tavan, göz kapaklarımın içinden sızıyor.
Çişimi yaparken bile hissediyorum:
Bedenim rahatlıyor ama ruhum hâlâ gerilmiş bir yay gibi.
Gözlerimi açınca dünya devam ediyor.
Ama ben, hâlâ o rutubetli tavandayım.
O küfün içinde…
Sessizce kıvrılmış, sıkışmış hisseden bir akrebim.

Ve biliyor musun?
Ben artık…
Kendimi sokmadan da yaşamak istiyorum.
Köşeye kıstırılmış hissetmeden,
Zehirimi kendime yöneltmeden,
Sadece var olarak, sadece nefes alarak da yaşamanın mümkün olduğunu öğrenmek istiyorum.
Bir gün olur mu, bilmiyorum.
Ama içimde bir yerde… Kendimi sokarak bile var olacağıma inanmak isteyen bir parça var.

Yorum bırakın