
Baran Aksan
Chris Marker (Christian François Bouche-Villeneuve) Fransız sinemasının en özgün yönetmenlerinden biri olarak kabul edilir. Onun sineması, belgesel ve deneysel anlatı sınırlarını bulanıklaştırarak izleyiciye sunulur ve bu bulanıklık izleyiciye politika, kültür, hafıza, zaman gibi konular üzerine bir düşünsel yolculuk yaptırır. 1983 yapımı Sans Soleil (Güneşsiz) belgesel sinemanın ve deneysel filmlerin en etkileyici örneklerinden birisidir. Film geleneksel anlatının dışına çıkarak hafızanın doğasını sorgular.
Film bir gezginin hayali mektuplarını okuması ile oluşan bir yapıya sahiptir. Film boyunca anlatıcı bu mektupları okur ve dünyanın çeşitli yerlerinden manzaralar gösterir. Japonya, Gine, İzlanda ve diğer bölgelerden toplanan görüntüler ile oluşturulan belgesel; izleyiciye parçalı bir bilinç akışı sunar. Marker, bu yapıyı bilinçli olarak tercih eder çünkü ona göre hafıza doğrusal bir akış içinde değil parçalar ve çağrışımlarla çalışır. Filmin görsel yapısı da bu yapıyı destekler. Yönetmen analog video efektlerini kullanarak görüntüleri manipüle eder, hafıza ve imgeler arasındaki karışıklığı ortaya çıkartır.
Marker’ın sineması antropoloji, sosyoloji ve folklor bilimleri açısından da önemlidir. Geleneksel sinemanın dışında Marker, obje-subje ayrımını net bir şekilde kurmaz. Onun yerine kendi perspektifinden bakmaya çalışır. Bu bakışıyla oryantalist bakış açılarını reddeder. Örneğin, filmde Japon kültürü hakkında yaptığı gözlemler; Batı’nın Japonya’ya nasıl baktığına dair bir bakış açısıdır. Tokyo’nun neon havası ve Shinto gelenekleri arasındaki tezat, yönetmenin sinematik dünyasının net bir özetidir.
Sans Soleil bir deneme film (essay film) olarak değerlendirilebilir. Agnès Varda ve Jean-Luc Godard gibi isimlerin de dahil olduğu bu sinema anlayışı, filmi bir araştırma veya sorgulama aracı olarak görür. Filminde kesin yanıtlar sunmaz; aksine, imgeler ve anlatılar arasında bir diyalog yaratarak izleyiciyi düşünmeye teşvik eder.
Marker, Sans Soleil ile sadece bir film yapmakla kalmamış; hafıza, zaman ve kimlik üzerine bir felsefi metin oluşturmuştur. Bu film bize sinemanın sadece bir anlatı aracı olduğunu değil, düşünsel bir araçta olduğunu gözler önüne sermiştir. Marker’ın bu filmi hem sinema kuramcıları hem de belgesel yönetmenleri için önemli bir referans noktası olmaya devam etmektedir.
Kaynakça
“Chris Marker Sinemasına Görsel Antropolojik Bakış” – Öykü Sofuoğlu
“Güneşsiz’de (Chris Marker) Hikâye Anlatıcısının Hatırladıkları” – Can Öktemer






Yorum bırakın