
Gece, tabutu sırtında,
Kendi gölgesini taşıyor.
Yol, dipsiz bir kuyu âdeta.
Yuttuğu her adımı
Unutuyor, kaybolmuş yıldızların ardında,
Titriyor, çoktan unuttuğu duygularla.
Ve sen,
O artık titre(ye)meyen vücudun,
Dünyayı görmeyen gözlerin,
Yavaşça ilerliyorsun.
Bir çığlık yok,
Sadece gece
Ve tabutun kabristan yolculuğu.
Tüm caddeler, sokaklar sarılmış birbirine
Öyle bir karanlık, öyle bir siyah
Rüzgâr bile hızla esip geçiyor.
Siliniyor bir köşe başında ayak izlerin.
Yeryüzü senden vazgeçmiş,
Toprak seni bağrına basarken
Tuzlu deniz, seni yolcu edenlerin
Gözlerinde birikmiş.
Her adımda bir geçmiş
Çatlıyor, dökülüyor kabirlerin arasına
Ama tabuttan bunları göremiyorsun.
Ve o çukurda,
Bir zaman sonra
Tabut kenarda dururken
Çukurda bir sen varsın,
Bir de seni nazikçe toprağın bağrına basanlar
Bir lisan var, toprağın kürek kürek fısıldadığı.
Sana diyecekleri, seni bağrına basarken
Kürek kürek üzerine dökülüyor.
Ve toprağın sırrına vakıf olurken
Bir araya gelmiş yolcularla göz göze geliyorsun.
Dört kollu tahtından toprağa yürüyorsun.
Erkin Tolga Sayılkan






Yorum bırakın