Gençler, gideceğiniz bir yer var mı; yoksa sadece gidiyor musunuz?
Yolda – Jack Kerouac

Mistik Düşler

,

Okuma Süresi

1–2 dakika

Erkin Tolga Sayılkan

Gözlerin miydi bana acı çektiren?
Hayır, onlar değil bu acının mimarı.
Sonsuzluk sızlatıyor göz yuvalarımı.
Kim bilir, bu divaneliği kime sormalı?
Hangi gök adanın kollarında acaba,
Hangi yıldız haritasında fark ettim,

O şekilsiz, isimsiz, tarifsiz karanlığı?
Feryatlar duyuyorum, sesi olmayan.
Tenimi ürperten rüzgâr değil,
Boşluğun nefes alan karartıları.

Tanrıların hiddeti mi parlayan göklerde,
Şeytanlar mı üflüyor dehlizlerden?
Yoksa pencerelerimi ayazda kalmış gibi titreten
Bu gecelerimi sabah ettirmeyen düşler,
Belki de sadece bir deli zihnin yankıları.

Bir şehirdeyim, ötesinde zihnimin kör kuyularının,
Zaman unutulmuş, insanlar hatırlamıyor, kimse yok
Rüzgâr durmuş, hava donmuş bu sert topraklarda.
Ne taşları anımsayan var ne de sokaklarda adımlayanları.

Kıpırdıyor eski hatıraların kalıntıları,
Anılar okyanusumun kör derinliklerinde.
O şekilsiz, isimsiz, tarifsiz karanlıklarda,
Adını bilmediğim bir felaketin gölgesi.

Aralık gecesi, bir gece ışığı ortasında kışın
Odamın dışındaki sokak lambası
Parlatıyor alev alev titreyen tenimi,
Tıpkı bir nur veya bir yangının gölgesi.

Ve bir fısıltı çok yakında, kulağımın dibinde
“Hoş geldin,” diyor, beni selamlıyor.
Dinliyorum, dilim tutulurken, göklerin gürültüsünü
“Ben hep buradaydım, sen sonradan geldin belki”

Bakıyorum gökyüzüne dar penceremden
Yıldızlar tamamen yanlış yerlerde,
Tüm gök ada değişmiş gibi, adeta
Gökyüzünde yıldızlar dans ediyor
Bir tablo çiziyorlar, korkunç bir manzara
Birleştirince çıkıyor ortaya
Eski hatıraların yitik, silik, tarifsiz sureti.
Ve anladım ki delilik, divanelik değil bu,
Sadece o şekilsiz, isimsiz tarifsiz karanlığın,
Unutulmuşluğun, unutulmuşların sesi.

Yorum bırakın