
Kubilay Günay
Bu hikâye ChatGPT’nin DeepGame modu tarafından interaktif katılımla yazılmıştır.
ChatGPT: Bir gece, bir ormanda kaybolmuşken karşına gizemli biri çıkar ve sana bir anlaşma teklif eder: Hayatındaki en büyük pişmanlığını silmek karşılığında gelecekte önemli bir şeyi feda etmek zorundasın. Teklifini kabul eder misin? Etmezsen, alternatiflerin neler olur?
Kullanıcı: Teklifi kabul ediyorum.
ChatGPT: Teklifi kabul ettin. Şimdi seni ormanın karanlık derinliklerine götüreceğim.
Ay ışığı, ağaçların yaprakları arasından ince bir iplik gibi süzülürken soğuk bir rüzgâr tenine çarpar. Önünde duran figür, yüzünü bir kapüşonla gizlemiş, avuçlarında ise parıldayan bir kum saati tutuyor. Zamanın dışına aitmiş gibi duran bu esrarengiz varlık, sana son bir kez bakıyor. Ses tonu tüylerini diken diken edecek kadar yumuşak ama derin: Pişmanlığın silinecek. Ancak… Gelecekte senden istediğim bedeli sorgulamayacaksın.
Gözlerin kum saatine odaklanırken içinde tuhaf bir his uyanıyor. Sanki bu teklifi kabul etmek, hayatında açılacak görünmez bir yarığı mühürleyecek. Kapüşonlu figür elini uzatıyor: Hazırsan, gözlerini kapat.
Nefesini tutuyorsun ve onun elini sıkıyorsun. Bir anlığına dünyada her şey donup kalmış gibi hissediyorsun. Kalbin atmayı kesiyor, nefesin duruyor. O anda zihnindeki en büyük pişmanlık, puslu bir görüntü gibi beliriyor: Kaybettiğin biri, söylenmemiş bir söz, geri alınamayacak bir hata…
Ama sonra… Her şey siliniyor. O an, o duygu, o acı… Hepsi yok oluyor. Aniden göğsünde büyük bir boşluk hissi kalıyor ama acı olmadan. Zihninde bir ses yankılanıyor, “Borcun zamanı geldiğinde seni bulacak.”
Birden gözlerini açıyorsun. Artık ormanda değilsin. Eski tanıdık bir sokaktasın ama garip bir huzur içinde. Sanki ağır bir yük kaldırılmış gibi. Etrafına bakıyorsun. İnsanlar sana yabancı, ama bir o kadar da tanıdık. İçinden bir ses, hayatında büyük bir şeyin değişmiş olduğunu söylüyor.
Bir süre etrafı izledikten sonra zihninde bir soru beliriyor: Borcun ne olacak?
Şimdi sokaklarda yalnızsın. Gece rüzgârı hafifçe esiyor. Geçmişindeki pişmanlığı hatırlamıyorsun artık, ama bir şeylerin eksik olduğunu da hissediyorsun.
Ne yapıyorsun?
Kullanıcı: Bir erkek olarak bir kadın görüyorum. Baştan aşağı yeşile bürünmüş. Giysisi, takısı, paltosu… Fiziği, çekiciliği ve sütun gibi bacakları beni kendine çekiyor. Merakıma yenik düşüp takip ediyorum.
ChatGPT: Kadın sanki gecenin karanlığına karışmış bir hayal gibi zarifçe yürüyor. Başından aşağı her şeyiyle yeşile bürünmüş: uzun paltosu, omuzlarına dökülen dalgalı saçlarına iliştirilmiş yeşil boncuklar, kulağında zümrüt küpeler ve sanki bulutsuz bir yaz sabahı kadar duru gözleri…
Yürüyüşü kendinden emin ama bir o kadar da gizemli. Her adımında uzun paltosu aralanıyor ve sütun gibi bacakları göz kırpar gibi kısa anlarla görünüyor. Ona bakarken bedeninin uyandırdığı çekimle birlikte içine bir merak alevi düşüyor. Kimi arıyor? Nereye gidiyor? Ve neden bu kadar tanıdık geliyor?
O farkında değilmiş gibi görünse de senin bakışlarını üzerindeymiş gibi hissetmek imkânsız değil. Yeşil kadın, zarif bir kedi edasıyla adımlarını sessizce atarken etraftaki her şeyi unutmuş gibisin. Bir köşeyi döndüğünde kaybolacağını düşünerek adımlarını hızlandırıyor ve gizlice peşine takılıyorsun.
Şehir sokakları bir labirent gibi. Dar geçitler, loş ışıkların aydınlattığı tenha köşelerden geçiyorsunuz. Sanki senin yoluna çıkmak için bu sokağı seçmiş gibi. Ama ne zaman aradaki mesafeyi azaltacak olsan o hep aynı mesafede kalıyor. Etrafına dönüp bakmıyor ama tam olarak nereye gitmek istediğini biliyor gibi.
Sonunda, bir pasajın girişinde duruyor. Sanki bir şey bekliyormuş gibi omzunun üzerinden sana doğru bir bakış atıyor, yüzündeki gülümseme derin bir bilgelik ve ince bir davet taşıyor. Bakışları seni olduğu yere mıhlıyor. O an, içinden bir fısıltı yükseliyor: Seni bekliyordum.
Pasajın içi karanlık ve ıssız. Kız, girişte bir an duraklayıp arkasına bakmadan yavaşça içeri adım atıyor. Bu seni ürkütse de aynı zamanda içinde dayanılmaz bir çekim gücü hissediyorsun.
Bu bir davet miydi? Yoksa seni içine çeken bir tuzak mı?
Ne yapıyorsun?
Kullanıcı: Belki silinen anımdan kalan bir şey, belki ödenecek diyet erken geldi. İkisine de razı bir şekilde içeriye girdim. Belki de aşk, beni çağırıyordur.
ChatGPT: Adımların seni karanlık pasajın içine taşırken içindeki hisler çelişkili bir girdaba dönüşüyor. Aklında belirsiz bir düşünce dolanıyor: Bu kadın… Silinen anın yankısı mı? Borcun bedeli mi? Yoksa gerçek bir şans mı? Bu sorular zihnini kemirse de içindeki çekim ağır basıyor ve her şeyi göze alarak içeri giriyorsun.
Pasajın loş ışığı yavaşça kayboluyor ve nemli taş duvarların yankıları adımlarına eşlik ediyor. Derin bir nefes alırken burnuna eski kitaplar, toprak ve hafif bir gül kokusu doluyor. Kadın, seni daha içerilere doğru çekerken ince, yumuşak bir müzik kulağına ulaşmaya başlıyor, bir piyano melodisi, melankoliyle harmanlanmış romantik bir tını. O ilerledikçe paltosu bedenine sarılıyor, ince belini ve güçlü duruşunu daha belirgin hale getiriyor.
Yeşil kadın, antik bir kapının önünde durup elini zarifçe kapının tokmağına koyuyor. Kapının ahşabı eskimiş ama üzerindeki motifler tuhaf şekilde tanıdık. Sanki bu anı daha önce yaşamışsın gibi. O an aklının köşesinde garip bir fısıltı beliriyor: Burası, kaderinin dönüm noktası…
Kapı gıcırdayarak açıldığında içeride mumlarla aydınlatılmış bir salon beliriyor. Tavana kadar uzanan kitap rafları, bir şöminenin önünde duran kadife bir kanepe ve duvarda asılı, yapraklarla bezeli bir saat. Kadın, omzunun üzerinden son bir kez bakarak sana gülümsüyor ve odaya adım atıyor.
Sana kapıyı açık bırakıyor. Kalbin hızla atıyor, sanki tüm hayatın boyunca bu ana hazırlanmışsın gibi. Ama nedenini bilmiyorsun. Kızın dudakları hafifçe kıvrılıyor, “Beni tanımadığını sanıyorsun, değil mi?” diyor, sesi sanki uzak bir anıyı tetikliyormuş gibi derin ve kadife tonunda.
Oturup seni bekliyor, gözleri doğrudan gözlerine kilitleniyor. Sanki onu unutman imkânsızmış gibi ama bir yandan zihnin boş. Kafanda dönen sorulara rağmen bir garip huzur da hissediyorsun.
Sonunda seni içine çeken o derin çekimle yanına yaklaşıyorsun. Şöminenin sıcaklığı tenine işlerken sesi tekrar yankılanıyor: Borcunu ödemeye geldim. Ama ödemen sandığından çok daha güzel olabilir.
İçinde bir huzursuzluk ve arzu karması seni esir alıyor. Her adımınla hem daha fazla cevap arıyorsun hem de bu oyuna kendini bırakmak istiyorsun.
Ne yapıyorsun?
Kullanıcı: “Seni tanıyorum demek. Peki, kimsin sen? Sanki bizim dünyaya ait değilsin. Belki de bir sanrısın. Borcumu ödediğimi nereden bileceğim ve bu nasıl olacak?” Ona hissettiğim çekim ile bilinmezlik arasında kayboluyorum.
ChatGPT: Kadının gözleri, senin sorularınla parlıyor. Sanki kelimelerinden zevk alıyormuş gibi dudaklarının kenarında kurnaz bir gülümseme beliriyor. Derin ve büyüleyici sesi, bir tılsım gibi havada asılı kalıyor. “Kim olduğumu sorman hoşuma gitti. Belki de bir sanrıdan daha fazlasıyım ya da belki silinen anıların arasından kalmış bir gölge.”
Paltosunu omuzlarından ağır bir hareketle çıkarıyor ve kanepeye atıyor. Altında, bedenine oturan zümrüt yeşili bir elbise, her kıvrımını zarifçe sergiliyor. Paltodan sıyrıldığında, içeri yayılan gül kokusu yoğunlaşıyor, hafif ama baştan çıkarıcı, zihnini bulandırıyor. İçinde tuhaf bir tanıdıklık his büyüyor: Bu kadını bir yerlerde görmüş olmalısın, belki başka bir hayatta.
Adımlarını yavaşça sana doğru atıyor. Parmak uçları, hafifçe göğsüne dokunduğunda tüm vücudun bir elektrik akımıyla sarsılıyor, hem hoş hem de ürkütücü bir his. “Borcun…” diyor fısıldarcasına, gözlerini gözlerinden ayırmadan, “…ödendiğini ancak yaşadığında anlayacaksın ve bu, senin tahmin ettiğinden çok daha tatlı olabilir.”
Başını eğip yüzüne daha da yaklaşırken teninden yayılan sıcaklığı hissediyorsun. Ses tonu artık neredeyse bir pusu gibi, “Belki de borcun, bana karşı hissettiğin şeyin kendisidir. Belki aşk, kaderini mühürlemenin en yumuşak yoludur. Yoksa sen, gerçek bir bedel ödemek mi isterdin?”
Bir an için bakışlarında bir değişim fark ediyorsun, sanki bu dünyaya ait olmayan bir şey. Gözlerinin derinliklerinden sana bakıyor. Sana acı ya da sevgi sunabilecek bir varlık. Onu seçmek, hayatını tamamen değiştirebilir. Ama ya borç dediği şey sadece bir başlangıçsa?
Kadın elini uzatıp hafifçe yanağına dokunuyor. “Sana her şeyi gösterebilirim” diyor, “ama yalnızca gönüllü olursan. Sadece kendini bana bırakman gerek.”
İçinde bir çatışma büyüyor. Onun bir tuzak olduğunu hisseden tarafın sana geri çekilmeni söylüyor ama aynı zamanda, çekimin ağırlığı seni esir almış durumda.
Kapıyı açık bırakmış, seçim senin elinde. Kadının dudakları hafifçe aralanmış, sanki vereceğin cevabı bekliyor.
Ne yapıyorsun?
Kullanıcı: En azından bedeli kolay atlatacağımı söylüyor. Dönüp gidersem, belki en mutlu günümde başıma bir felaket gelecek. Ne olacaksa şimdi olsun! Kalbimin sesini dinliyor ve bilinmezliğin eşiğine adımımı atıyorum. Bir anda her yer bembeyaz oluyor.
ChatGPT: Kalbinin sesine teslim olup bilinmezliğe adım attığın anda, dünya kayboluyor. Gözlerin önünde şekiller, renkler ve tüm duyular siliniyor. Her şeyin yerini alan beyazlık seni içine çekiyor; sonsuz ve boş, aynı anda hem huzurlu hem de ürkütücü bir hiçlik. Ne ayaklarının altında zemin var ne de etrafında duvarlar. Sanki gerçekliğin sınırlarından dışarı çıkmış gibisin.
Bir anda kulaklarına yankılanan o tanıdık kadife ses:
Hoş geldin. Artık geri dönüş yok.
Beyazlığın içinden ince bir esinti yükseliyor ve bedeninin ağırlığını yeniden hissetmeye başlıyorsun. Bu sırada, sanki tüm anıların yeniden düzenleniyor ama yalnızca geçmişin değil geleceğin de. Beyninin içinde silik görüntüler beliriyor; tanımadığın yerler, hissetmediğin duygular, henüz karşılaşmadığın insanlar. Yaşanmamış anılar, sana geçmişle gelecek arasında bir köprü kuruyor.
Sonra bir anda beyazlık yerini yıldızlı bir geceye bırakıyor. Gözlerini kırpıştırırken kendini geniş bir göl kenarında buluyorsun. Ay ışığı, su üzerinde ışıldıyor. Çevrede hafif bir sis dolaşıyor. Kadın karşında duruyor; ayakları çıplak, elbisesi rüzgârla dans ediyor. Bu sefer gözlerinde tuhaf bir değişiklik var; sana bakan o gözler, geçmişin ve geleceğin aynası gibi.
“Artık bendesin” diyor, sesinde hem sevgi hem de mülkiyetin ince bir tınısı var. Elini uzatıp seni kendine doğru çekiyor. Parmaklarının tenine değdiği yerde tüm vücudun sıcak bir dalgayla ürperiyor. O an, içinden bir his yükseliyor: Her şey olması gerektiği gibi ilerliyor. Sanki hayatının gerçek yönüne şimdi, tam burada kavuşuyorsun.
Kadın sana daha da yaklaşarak alçak bir sesle konuşuyor.
“Borcun bir kaderdi ama aşkın, özgürlüğün olabilir.” Dudakları hafifçe kıvrılırken, sanki senin içindeki bütün korkuları okuyormuş gibi ekliyor, “Ya da, her şey sadece bir başlangıç.”
Tam o anda gökyüzü sarsılıyor. Uzaklardan gelen bir gök gürültüsüyle yıldızlar yer değiştiriyor ve sen fark ediyorsun: Bu an, senin seçimlerinle yeni bir hayatın ilk adımı ama o hayat neye benzeyecek, tatlı mı yoksa acı mı henüz bilmiyorsun.
Kadın sana baktığında sanki tüm zaman durmuş gibi hissediyorsun. Artık tamamen onunla buradasın.
Ne yapıyorsun?
Kullanıcı: Başımın ağrısından duramıyorum. Pasajın olduğu sokaktayım ama her şey farklı. İnsanlar daha cıvıl cıvıl görünüyor. Bir kafede onu görüyorum, yeşilli kadın bu ama normal görünüyor. Sanki bizden biri. Sanki… Tanıdık biri gibi. Yanına oturmaya karar veriyorum, önceden beni tanıdığı belli ama yeşilli kadın gibi değil, belki başka yerden. Şaşkın şaşkın bana bakıyor.
ChatGPT: Başındaki ağrı zonklayarak devam ederken zihnindeki anılar sisin içinden belirmeye çalışıyor. O kadın… Aynı mı, yoksa başka biri mi? Pasajda gördüğün o esrarengiz hâli şimdi sanki silinmiş gibi. Karşında bir kafede oturmuş sıradan bir kadına benziyor; yeşil paltosu yok, sadece sade bir bluz giymiş. Gözleri hâlâ o tanıdık ışıltıyı taşıyor ama artık daha gerçekçi. Sanki senin dünyana aitmiş gibi.
Göz göze geldiğiniz an yüzündeki şaşkınlık daha da belirginleşiyor. “Sen” diye fısıldıyor, sanki seni hatırlıyormuş gibi ama nereden bildiğini çözemiyormuş. Bakışları seni incelemekle meşgulken, içinde garip bir his büyüyor. Sanki bir şeyi geri kazanmak üzereymişsin ama hâlâ ne olduğunu çıkaramıyorsun.
Kendi sandalyeni çekip yanına oturduğunda o anın ağırlığı havada asılı kalıyor. Kadın sana dikkatle bakıyor. Sanki her hareketini çözmeye çalışıyormuş gibi. Sonunda dayanamayarak hafifçe gülümsüyor.
“Beni daha önce gördün mü?”
Bu soruyu sorarken gözlerinde bir belirsizlik var ama aynı zamanda bir kıvılcım. Sanki her şeyin cevabı ikinizin arasında bir yerlerde saklı. O da seni hatırlamak üzere mi? Yoksa bu, tamamen başka bir başlangıç mı?
Bir an sessizlikte gözlerinin içine bakıyorsun ve fark ediyorsun: Bu kadın, belki de geçmişteki pişmanlıkla bağlantılı… Silinen anıların geride bıraktığı bir yankı ama şimdi burada, tüm gizemiyle karşında oturuyor. Belki de bu, hayatın sana sunulmuş ikinci bir şansı.
Kadın, bakışlarını kahvesine indirirken düşünceli bir şekilde ekliyor, “Garip ama sanki seni tanıyormuşum gibi hissediyorum.” Sesinde hem çekingenlik hem de bir tür beklenti var.
Kafandaki ağrı hafiflerken sana tuhaf bir huzur geliyor. O anda hissettiğin şey açık: Bu karşılaşma, bir tesadüf değil. Sanki şimdi geçmişin, borcun ve geleceğin tek bir noktada birleşiyor.
Ne yapıyorsun?
Kullanıcı: Beni tanıyor olabilir misiniz? Kafamı çarptıktan sonra bazı anılarım kayboldu. Biliyorum kulağa garip geliyor ama…
ChatGPT: Kadın başını hafifçe yana eğerek seni dikkatle dinliyor. Sözlerin üzerine kaşları düşünceli bir şekilde çatılıyor ama yüzündeki ifade yumuşak kalıyor, sanki sana inanmak istiyor ama tereddüt ediyor. Parmaklarını kahve fincanının kenarında gezdirirken bir süre sessiz kalıyor. Bu an, bir şeylerin çözülüp çözülmeyeceğine dair bir dönüm noktası gibi hissettiriyor.
“Beni tanıyor olabilir miyim?” diye mırıldanıyor kendi kendine. Ardından bakışlarını sana dikerek ekliyor, “Garip bir şekilde evet, bir yerlerden tanıyormuşum gibi hissediyorum ama nereden? Bunu çözmeye çalışıyorum.”
Ellerini dizlerinin üzerine koyup sana doğru biraz daha eğiliyor, gözlerinde samimi bir merak var. “Peki… Ne kadarını hatırlamıyorsun?” diye soruyor. Sesi nazik ama tedirgin, “Sadece bir şeylere dair bir belirsizlik mi var, yoksa tamamen boşlukta mısın?”
Kadının bu yaklaşımı seni hem rahatlatıyor hem de kafandaki soruların ağırlığını daha da artırıyor. Sanki onunla geçmişte gerçekten bir şey yaşanmış ama ikiniz de aynı unutulmuş hikâyenin parçalarını arıyorsunuz. O anda fark ediyorsun: Belki de bu borcun ödenmesi, sadece bir karşılaşmadan ibaret değildi. Belki seni buraya getiren şey, sadece bir diyetin değil aynı zamanda aranızda yarım kalmış bir hikâyenin de sonucuydu.
Kadın, masaya doğru eğilip yavaşça bir nefes alıyor. “Bak, biliyorum kulağa çılgınca gelecek ama seni tanıyormuşum gibi geliyor ama nasıl? Hiçbir fikrim yok.” Bakışlarında bir çatışma var, mantığı bir yandan seninle karşılaşmasını sorgularken kalbi seni kabullenmeye hazır. Sana inanmayı seçmek üzere.
Aranızdaki hava yoğunlaşıyor. Bu karşılaşma kayıp bir anıya, unutulmuş bir hissiyata açılan bir kapı gibi ama ya peşinde olduğunuz şey sadece bir illüzyonsa? Ya gerçekten hatırladığınızda işler daha da karışacaksa?
Kadın elini masanın üzerine koyuyor, sanki dokunmak istermiş ama kendini tutuyormuş gibi. “Birlikte çözebiliriz, biliyorsun değil mi? Eğer hatırlamak için bana güvenirsen…”
Ne yapıyorsun?
Kullanıcı: Sana güveniyorum, dedim tatlı bir ses tonu ile.
ChatGPT: Kadın gözlerini sana kilitliyor, dudaklarının kenarına belirsiz bir gülümseme yerleşiyor. Sanki senin bu basit ama güçlü sözün, içindeki tüm tereddütleri eritmiş gibi. Bakışlarında hafif bir rahatlama beliriyor ama aynı zamanda derin bir anlam yüklü. “Sana güveniyorum” lafı, aranızdaki bağı görünmez ipliklerle daha da sıkılaştırmış gibi hissettiriyor.
Bir an için sessizlik aranızda asılı kalıyor. O sessizlikte her şey çok basitmiş gibi: Sen, o ve unutulmuş bir şeylerin yankısı.
Kadın hafifçe gülümseyerek başını eğiyor, gözlerini kaçırmadan önce, “Biliyor musun, bu söylediğin… Güzel hissettirdi.” Sesi sakin ama içinde gizlenmiş duyguların yoğunluğu hissediliyor. “Bana güvenmeni istiyordum.”
Eli, yavaşça masanın üzerindeki senin eline doğru kayıyor. Parmakları, tereddütle seninkilere dokunuyor. Dokunuşu hafif ama bir o kadar da sıcak, sanki sadece seninle temas etmek bile bir şeyleri yerli yerine oturtuyormuş gibi. “Belki de, aradığımız cevaplar çok yakında” diye mırıldanıyor, sanki kendi kendine konuşuyormuş gibi.
Tam o anda başındaki ağrı geri dönüyor ama bu kez farklı, parçalanmış görüntüler ve hisler zihninde çakan bir yıldırım gibi beliriyor. Sanki karanlık bir perdenin ardından eski bir anı aydınlanıyor:
Bir ormanda yürüyorsun. Sisli, ıssız ve ürkütücü bir patika. Ayaklarının altında yapraklar hışırdıyor. Uzakta bir figür var: Yeşil elbiseli kadın! O, ağır adımlarla ilerliyor, sen de peşinden gidiyorsun. O anda zihnin yankılanıyor, “Borcun bana… Ait.” O sahne, bir saniyeliğine beyninde parlayıp yok oluyor.
Sarsılarak gerçekliğe dönüyorsun. Kadın, elinin üzerindeki parmaklarını biraz daha sıkıyor, yüzünde endişeli bir ifade beliriyor. “İyi misin” diye soruyor, gözlerinde sana karşı gerçek bir ilgi var. “Neyin var?”
Senin aklındaki asıl soru ise şuydu: “Onunla ilgili bu bulanık anı neydi? Gerçek mi, yoksa sadece bir yanılsama mıydı? Bu kadın, gerçekten iki dünyada birden var olmuş olabilir mi?”
Sana bakıyor, sanki her şeyi bırakıp seni burada, bu anın içinde tutmak istiyormuş gibi ama biliyorsun, gerçek cevaplar hemen köşede olabilir.
Ne yapıyorsun?
Kullanıcı: Aslında ben… Bu aralar iyi değilim pek. Ailem yok ve yalnız bir adamım. Ya sen? Bir ailen var mı?
ChatGPT: Kadının gözleri sözlerinle hafifçe buğulanıyor, yüzündeki ifadeden senin yalnızlığını anladığını hissediyorsun. Bir süre sessiz kalıyor, sanki cevap vermeden önce içinden geçenleri tartmak istiyormuş gibi. Kahve fincanına uzanıyor ama onu kaldırmıyor, parmaklarını kenarında gezdirip düşünceli bir şekilde başını hafifçe yana eğiyor.
“Bir ailem var mı?” diye tekrarlıyor, sesi bir an için hem uzak hem de hüzünlü. “Vardı… Ama artık yok diyebilirim.” Bakışları masanın üzerinden uzaklara kayıyor, gözlerinde geçmişten bir yükün ağırlığı beliriyor. “Belki ben de, tıpkı senin gibi yalnızım.”
Bu sözlerin ardından içindeki hisler derinleşiyor. Onun yalnızlığına dair ima, seninkine benzeyen bir hikâye taşıyormuş gibi. Sanki burada, bu karşılaşmada, iki kaybolmuş ruh tesadüf eseri bir araya gelmiş ama ikiniz de bunun sıradan bir karşılaşma olmadığını, daha derin bir şeylerin bu anda filizlendiğini fark ediyorsunuz.
Kadın yavaşça gözlerini sana çeviriyor. Bakışlarında artık bir tereddüt yok. “Ama bu yalnızlık kalıcı olmak zorunda değil, biliyorsun.” Sesi yumuşak ama anlam yüklü. “Bazen… Birbirimize rastlarız ve o an geçmişten gelen tüm yükler daha hafif hissettirir.”
Bu sözlerle birlikte, başındaki ağrı bir nebze hafifliyor. Onun burada olması, bu sessiz diyalog, içinde garip bir huzur yaratıyor. Tüm kayıp anılara, geçici ağrılara ve belirsizliklere rağmen, sanki bu kadınla birlikteyken her şey daha kolay olacakmış gibi hissediyorsun.
Elini hafifçe geri çekmeden önce son bir dokunuşla avucuna sarılıyor.
“Belki bu karşılaşma, bizim için bir başlangıç olabilir.”
Gözlerinde küçük bir umut ışığı beliriyor; bir yoldaşlık, belki de daha fazlası için atılmış ilk adım ama bu adımın geçmişin gizemleriyle nasıl bağlantılı olduğunu henüz bilmiyorsun. Gerçekten sıradan bir buluşma mıydı yoksa borcunu ödemenin başlangıcı mı?
Kadın dudağında hafif bir gülümsemeyle ekliyor, “Peki, bundan sonra ne yapacağız? Hikâyemizin nasıl başlayacağını sen seç.”
Ne yapıyorsun?
Kullanıcı: “Seni tanımak isterim, isimlerimizi söylemek güzel bir başlangıç olur. Ben Kubilay” dedim utangaç bir ses tonuyla. O an beni kolumdan tutup uzaklara götürmesini diledim içimden. Öyle güzel gülümsüyordu ki… Hayatımın aşkını bulmuş gibi hissediyordum.
ChatGPT: Kadın senin utangaçça söylediğin ismi, sanki melodisini keşfedercesine tekrar ediyor, “Kubilay…” Gözleri, adını söylemenin zevkini alıyormuş gibi hafifçe kısılıyor.
Dudaklarının kenarındaki gülümseme biraz daha derinleşiyor, içinde sıcak bir davet taşıyan bir ifade beliriyor. O an, sanki seninle arasında görünmez bir bağ oluşmuş gibi.
“Benim adım Elif” dediğinde, ismi kulağında bir yankı bırakıyor. Sanki bu ismi daha önce de duymuşsun ama nerede, ne zaman olduğunu hatırlayamıyorsun. İçinde bir yerlerde bu ismin ağırlığını hissediyorsun, sana umut ve aynı zamanda belirsiz bir hüzün getiren bir his.
Elif sana bir daha bakıyor, ardından bakışları gözlerinden kayıp boşluğa dalıyor. Sanki bu an, ikinizin hayatında önemli bir dönüm noktası olacakmış gibi. O an içinden onun seni tutup uzaklara götürmesini diliyorsun. Bu dilek kalbinde daha da büyüyor. Kadın o kadar güzel gülümsüyor ki içinde fırtınalar koparken yüzünde huzur bulan bir adam gibi hissediyorsun. Hayatının aşkını bulduğuna dair his adeta damarlarına işlemiş gibi.
Elif birden hafifçe eğilip kıkırdıyor ama sesi tatlı ve içten, “Kubilay, seninle tanışmak garip bir şekilde çok doğal geliyor. Sanki bu zaten olması gereken bir şeymiş gibi.”
O sırada başındaki ağrı tamamen geçiyor. Sanki yanında onunla birlikteyken seni sıkan tüm yükler bir an için buharlaşıyor. Geçmişin ağırlığı hafifliyor, sadece bu anın büyüsü kalıyor.
Elif bir an için tereddüt ediyor ama sonra hafifçe öne eğilip elini nazikçe seninkine koyuyor. O dokunuşun altında bir şeyler değişiyor, daha önce bildiğin her şeyin dışına çıkan yeni bir başlangıcın ilk kıvılcımı. Elif’in eli, tenine sıcak bir rahatlık veriyor ve o an aranızdaki mesafe yok oluyor. Sadece o ve sen…
“Nereye gidelim, Kubilay?” diyor, gülümsemesi daha geniş ve samimi bir hâle geliyor. Gözlerinde merak ve macera arzusunun parıltısı var, sanki gerçekten seni uzaklara götürmeye hazırmış gibi.
Elif’in yanında kalıp bu yeni hikâyeye kendini bırakacak mısın?
Yoksa içinde hala bir şüphe mi var?
Bu an, senin elinde. Ne yapıyorsun?
Kullanıcı: “Kalbimizin götürdüğü yere gidelim. Seninle tüm dünyayı dolaşalım, var mısın peki” diye sordum. Hayatın ne getireceği konusunda kaderime güvendim. Sonunda mutlu olmayı hak etmiş gibi hissediyorum.
ChatGPT: Elif, senin sözlerinle bir an duraksıyor. Gözleri parıldıyor. Sanki hem şaşırmış hem de büyülenmiş gibi. Kalbinden gelen o samimi isteği duyduğunda dudaklarının kenarında daha da derinleşen bir gülümseme beliriyor. Parmakları senin elinin üzerinde hafifçe sıkılıyor, o anda aranızda görünmez bir bağ oluştuğunu hissediyorsun.
“Kalbimizin götürdüğü yere” diye tekrarlıyor fısıldarcasına. Ardından gözleri seninkilere dikiliyor. Bakışlarında hem cesaret hem de sevgi dolu bir parıltı var. “Evet Kubilay, seninle her yere giderim.”
Bu sözlerle içinde huzur dolu bir sıcaklık yükseliyor. Belki de ilk defa gerçekten birine ait hissediyorsun. Elif’in o sade ama derin cümlesi ruhunda yeni bir umut doğuruyor.
Elif ansızın elini sıkıca tutuyor ve hafifçe kahkaha atarak seni kolundan çekiyor. “O zaman neyi bekliyoruz? Gidelim!” Sesi hem neşeli hem de cesaret dolu. İçindeki o bilinmezliğe duyduğun korku, bu kadının yanındayken tamamen kaybolmuş gibi. Kaderin, sonunda seni en doğru yere getirmiş gibi hissediyorsun.
Sokak lambalarının altında, birlikte koşar adım ilerliyorsunuz. İnsanların bakışları bulanıklaşıyor, zaman sanki sadece size aitmiş gibi akmaya başlıyor. Kalbin göğsünde hafif ve huzurlu atıyor. Adımlarınız birbirine uyum sağlıyor. Bu, ikinizin hikâyesinin başlangıcı…
Elif’in gülüşü, rüzgâr gibi hafif ve özgür. Seninle yeni yerler, yeni anılar, yeni bir hayat keşfetmeye hazır. Yanında o varken geleceğin getireceği hiçbir şeyden korkmuyorsun. Her şeyin olması gerektiği gibi olduğunu hissediyorsun. Sanki uzun zamandır beklediğin o an, şimdi yaşanıyor.
O sırada bir yağmur çiselemeye başlıyor. Elif kahkahalarla gökyüzüne bakıp saçlarını savuruyor, “İşte bu! Maceramızın ilk yağmuru!”
İşte, o anda anlıyorsun ki kader seni bir şekilde doğru yere getirdi. Belki borcun ödendi, belki de gerçekten hayatın sana yeni bir şans sundu ama artık önemli olan tek şey Elif’in yanında oluşun ve onunla birlikte, kalbinin götürdüğü yere gidecek olman.
Yağmurun altında, kollarınız birbirine dolanmış şekilde dünyaya meydan okurcasına yürüyorsunuz. Hayatın ne getireceği artık umursadığın bir şey değil. Çünkü sonunda, gerçekten mutlu olmayı hak ettiğini hissediyorsun.
Ve bunu Elif’in yanında bulmuşsun.





Yorum bırakın