Gençler, gideceğiniz bir yer var mı; yoksa sadece gidiyor musunuz?
Yolda – Jack Kerouac

Mücadele Ateşimiz Hep Sürecek

,

Okuma Süresi

3–5 dakika

Senem Beril Başoğlu

Kadınlar, yüzyıllar boyunca hem kendilerinin hem kendinden sonra gelecek olanların bütün toplumlarda huzurlu ve özgür bir ortamda yaşayabilmesi, var olabilmesi için örgütlendiler. Dönemlerine göre amaçları, istekleri, eylemleri farklılık gösterse de her zaman doğuştan hak ettikleri özgürlükleri için birlik oldular; örgütlendiler. Her toplumda, her kültürde farklı şekillerde ayaklansalar dahi amaçları hep adilce bir yaşam sürebilmek ve zaten onlara ait olan temel hakları edinebilmek oldu.

Kadınlar, 19. yüzyıldan itibaren kendi hakları için dernekler ve cemiyetler kurmaya başladılar; 20. yüzyıldan itibaren de feminist ayaklanmalar başta olmak üzere çeşitli sosyal hareketler yaygınlaştı.

Kadın hakları cemiyetlerinde ve derneklerinde kadınların toplumsal refahını artırmak ve onlara daha güvenilir yaşam alanı sunmak için eğitimler sunuldu. Bu eğitimler; hukuki, politik ve ekonomik alanda onlara haklarını hatırlatmak ve bu hakları nasıl savunacaklarını öğretmek için olan eğitimlerdi.

Feminist hareketler ve ayaklanmalar dönem dönem farklı sebeplerden ötürü olmuştur:

  1. 19. Yüzyılın sonu, 20. yüzyılın başlarında seçme-seçilme hakkı ve eğitim gibi temel hakların kazanılması için mücadele edilmiştir.
  2. 1960-1980 yıllarının içinde bulunduğu dönemde kadınlar cinsiyet eşitsizlikleri, iş hayatında yaşanan eşitsizlikler gibi konularda yürüyüşler düzenlemişlerdir. Aynı zamanda cinsiyet rollerinin de sorgulandığı bir dönemdir.
  3. 1990’lardan günümüze kadar olan süreçte ise artık feminist hareket küreselleşmiştir ve tüm bu konuları kapsayacak şekilde kapitalist sistemin getirdiği sorunları da içererek büyümeye devam etmektedir.

Tüm bu dönemlerde yaşananlar roman, öykü, masal, şiir vb. şekillerde, edebiyatla ilgili aklınıza gelebilecek tüm alanlarda, dünya edebiyatında ve Türk edebiyatında kendini göstermiştir.

1980’ler ve günümüze kadar olan süreçlerde kadın yazarlar ve şairler o dönemde kadınların toplumda, aile hayatında yaşadıkları zorlukları incelikle kaleme almışlardır. O dönemlerde özellikle bireyin topluma yabancılaşması, varoluşsal bunalımlar, yalnızlık, intihar gibi bireysel sorunlar ön plana çıkmıştır. Toplumun ihtiyaçlarından çok, bireyin içsel dünyası ve kimlik mücadelesi öne çıkmıştır.

Kadın yazarlar, kadın sorunlarını farklı açılardan işlemiş ve özellikle cinsellik, evlilik, kadın kimlikleri gibi konularda derinlemesine eleştirilerde bulunmuşlardır. Kırsal kesimdeki veya gecekondu bölgelerindeki kadınların ataerkil toplumda maruz kaldıkları baskılar ve eğitimsizlik gibi sorunlar, modern kent kadınının karşılaştığı yeni zorluklarla birlikte tartışılmıştır. Kadınların cinsel özgürlüğü,  kimlik çatışmaları ve toplumsal değerler üzerine yoğunlaşılmıştır.

Evlilik kurumu, kadın için bir “hapishane” olarak ele alınmış; mutsuz evlilikler, aldatma, şiddet gibi konular da sıkça işlenmiştir. Ayrıca “namus” kavramı, özellikle “kadın” merkeze alınarak eleştirilmiştir. Kadınların cinsellikleri, toplumsal baskılara karşı bir özgürlük mücadelesi olarak vurgulanmıştır.

Türk yazarlar arasında Halide Edib Adıvar (Savaş ve Barış), Fatma Aliye Topuz (Nazik Hanım), Peride Celal (Yalnızım) ve Emine Işınsu (Beyhude) gibi isimler, kadınların toplumdaki yerini sorgulayan eserler kaleme almışlardır. Yabancı feminist yazarlar ise (Virginia Woolf [Kendine Ait Bir Oda], Simone de Beauvoir [İkinci Cins], Betty Friedan [Kadınlık Sorunu] ve Audre Lorde [Sister Outsider] vb.) kadınların özgürlüğü, eşitliği ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı verdikleri mücadeleyi ele almışlardır.

Kadın yazarlar; dini inançlar ve batıl inançlar gibi konuları da ele almış, eğitim eksikliklerinden ve toplumsal baskılardan kaynaklanan din cehaleti ile ilgili sorgulamalar yapmışlardır. İslamî hareketlerin kadınların toplumsal yaşantısına etkisi, çeşitli eserlerde detaylı ve kapsamlı bir şekilde ele alınmıştır. Bazı yazarlar bu harekete eleştirel yaklaşırken bazıları da ona yakın çizgide eserler vermiştir

Türkçe kaynaklar arasında Nilüfer Göle’nin İslamcı Feminizm ve Kadın Hakları, Ayşegül Kadirbeyoğlu’nun İslamcı Hareket ve Kadın adlı eserleri; İslamî hareketlerin kadın hakları üzerindeki etkilerini tartışır. Leila Ahmed’in yazdığı Women and Gender in Islam ve Saba Mahmood’un kaleme aldığı The Politics of Piety gibi eserler ise İslam’ın kadınlar üzerindeki toplumsal etkilerini tarihsel ve kültürel bağlamda analiz eder. Fatima Mernissi’nin The Veil and the Male Elite adlı eseri, İslamî feminizmi ve İslamî hareketlerin kadınları nasıl dönüştürdüğünü ele alır.

Bunlardan farklı olarak bir de İslamî feminizmi eleştiren feminist eserler vardır. Bu eserler genellikle İslam’ın patriyarkal yapısının kadınları nasıl sınırlandırdığı ve kadın haklarını ne şekilde kısıtladığı üzerinde yoğunlaşır. Örneğin, Amina Wadud’un Inside the Gender Jihad adlı eseri, İslamî feminizmi, İslam’ın özünden hareketle kadının eşit haklara sahip olabileceği bir yorum geliştirmeye çalışırken diğer bazı feministler bu çabaların, İslam’ın tarihsel ve kültürel bağlamdaki patriyarkal yapılarını göz ardı ettiğini belirtir. Asma Barlas’ın Believing Women adlı çalışması da İslamcı feminizmin, kadınların özlemi ve bağımsızlığı için bir çözüm sunmadığını, aksine toplumsal hiyerarşileri pekiştirdiğini öne sürer.

Son olarak kadınların iş yaşamındaki yerleri, erkek egemen mesleklerde başarılı olabilme kapasiteleri de önemli bir tema olarak işlenmiştir. Kadın yazarlar, toplumsal eşitsizlik ve kadın hakları gibi konuları derinlemesine inceleyerek modern kadının karşılaştığı sorunları dile getirmiştir.

Tarihte tüm dönemlere bakıldığında biz kadınların istekleri yaşam ve eşitlik temeli çerçevesinde şekillendi. Mücadelemiz artarak daha sağlam ve daha güçlü bir şekilde hala sürüyor. Dayanışmamız örgütlenerek devam ediyor ve devam edecek. Biz kadınlar, birbirimizin özgürlüğü ve yaşam hakkı için mücadeleye devam edecek; kız kardeşimizin elini sıkıca tutup başımızı da daima dik tutacağız. Çünkü böyle bir düzende kadın kadının sığınağıdır, destekçisidir, evidir ve öyle de olmalıdır. Her birimizin verdiği mücadeleyi, yaşadığı zorluğu yenmesi dileğiyle… Hiçbirimiz yalnız değiliz ve olmayacağız!

Kaynakça

Karataş, E. (2009). Türkiye’de kadın hareketleri ve edebiyatımızda kadın sesleri. Electronic Turkish Studies4(8).

Connell, R. W. (1998). Toplumsal cinsiyet ve iktidar: Toplum, kişi ve cinsel politika (C. Soydemir, Çev.). Kadınlık ve erkeklik (ss. 245-328). Ayrıntı Yayınları.

Saylıgil, F. (2015). Toplumsal cinsiyet tartışmaları. Duysal Tuncer (Edt.), Türkiye’de feminist hareket/örgütlenme tarihi (ss. 291-322).

Yorum bırakın