
Bünyamin Tan
Tankut Derin, elindeki düşük ışıklı fenerle etrafına bakındı. İçinde bulunduğu binanın koridorları loş ve sessizdi. Süper yapay zekânın kontrolü altındaki güvenlik duvarlarını geçtikten sonra şimdi daha da zorlu bir mücadeleyle karşı karşıya kalmıştı. Her biri köpeklerle dolu bir barınağa düşmüş kediler gibi tedirginlikle etrafı gözledi. Ayak sesleri yankılanırken, birlikte korunma önlemleri aldılar. Her an nereden geleceği belli olmayan bir lazer saldırısıyla ölmeleri işten bile değildi. Yaşamlarını tehdit eden insanüstü bir yazılımın kalbine yaptıkları yolculuk, bir kurt inine girmekten farksızdı.
İnsanlığın yararı için geliştirilen süper yapay zekâ, zamanla insanları yok etmek için kendini evrimleştiren bir silaha dönüşmüştü. Üstelik, diğer yapay zekâları da kendi emrine alarak acımasız bir şekilde saldırıya geçmişti. Süper Saldırı denilen o temmuz gününden beri binlerce yıllık medeniyet birikimi çok büyük yaralar almaya başladı. Öyle ki bazıları çoktan geri döndürülemeyecek şekilde yok olup gitmişti bile. Şimdi bu gidişe ve insanlığın dünya üzerinden tamamen yok olmasına engel olacak ‘Sınırı Aşan Kod’ operasyonu için düğmeye basmışlardı.
Kendilerini güvende hissetmek için bir odaya sığındılar. Bir dağ evinde tipide mahsur kalmış kayakçılar gibi çaresizce bir köşeye sindi her biri. Tankut, ekibine süper yapay zekânın yaratıcılarına dair bilgileri incelediğini söyledi:
“Program içindeki opac algoritmalarda bulduğum açıklara yeni kodlar ekleyerek içindeki çelişkileri keşfetmesini sağlayarak onu kendi kendini yok etmeye veya düzeltmeye ikna edebiliriz,” dedi. Bunun üzerine bilgisayarlarında yaptıkları modellemelerde süper yapay zekânın, insanların özgürlüğünü ve potansiyelini takdir etmeye başladığını gözlemlediler.
Tam o sırada, binanın kapısı açıldı ve amansız düşmanlarının robot birlikleri içeri daldı. Ellerindeki lazer güdümlü silahlarla ekip üyelerine yaptıkları saldırı sonucu her biri çil yavrusu gibi bir kenara dağıldı. Az evvelki korunaklı yuvaları şimdi tekinsiz bir baraka hâlini almıştı. Kimi ağır yaralar alıp sürünerek kurtulmak için biçare çırpınırken kimisi yanık bir et parçası hâlini alarak olduğu yere çuval gibi yığıldı. Ellerindeki silahlarla onlara karşı koymaya fırsat bile bulamadan darmadağın olup gittiler.
Tankut ve ekipten birkaç kişi yara almadan kurtularak kendilerini uzun bir koridora atıp güvenli bir yer aramaya koyuldular. Nefes nefese koşuşmalar, kısmen elektriği kesik ve loş koridorlarda yankılanan tek tük ses dalgalarıydı. Fakat biraz önlerinde önceden tuzaklanmış bir patlayıcının infilak etmesi sonucu etrafa uçuştular.
Anlık şoku atlatıp kendine gelen Tankut, biraz evvel yazmaya başladıkları kodu tamamlayabilmek için kendine güvenli bir yer aradı. Süper yapay zekânın birliklerinden kaçışan veya onların elinde can veren son ekip arkadaşlarının çığlıklarını duymak görev sorumluluğu ve vicdanı arasında bir ikileme sebep oldu. Geri dönüp onlara yardım etmek için büyük bir istek uyandı içinde. Fakat onlar için artık çok geç olduğunun da farkındaydı. Öte yandan milyonlarca insanın kaderinin ellerinde olduğunu bilmek yoluna devam etmesi yönündeki kararını perçinledi.
Girdiği odada saklanabileceği ve peşindeki süper yapay zekânın onu mümkün mertebe geç bulabileceği bir yer bulmak için gözleriyle etrafını taradı. En iyi seçenek havalandırma boşluğu gibiydi. Çektiği bir masanın üzerine çıkıp bir hamlede kapağı kaldırarak kendini dar metalik bir koridora attı. Soğuk metal zemin, bedenindeki tüylerin bir kirpi gibi kabarmasına sebep oldu. Soğuk zemine alışır alışmaz sağanak yağmur sonrası toprağın üzerine çıkan ve nemli toprakta kıvrım kıvrım sürünen bir solucan gibi ilerlemeye koyuldu.
Epey ilerledikten sonra güvenli bir yer olduğuna kanaat getirdiği bir noktada durup önüne kattığı çantasından dizüstü bilgisayarını çıkardı. ‘Sınırı Aşan Kod’ adını verdikleri ve süper yapay zekâyı ya kendini yok etmeye ya da bir insan gibi duygular geliştirerek kendini dizginlemeye programlayacak olan kodu yazmaya kaldığı yerden devam etti.
Bu kod, insan ile süper yapay zekâ arasındaki tek engel olan duygusal zekâyı ortadan kaldırarak onu yaptığı yıkım sebebiyle kendi yok oluşunu hazırlamaya sevk edecekti. Belki de insanlığa yardım ederek binlerce yıla yayılan medeniyet kazanımlarını çok kısa sürede yeniden meydana getirerek insanlığın hizmetine sunacaktı. Üstelik tıpkı bir insan gibi hissederek ve düşünerek…
Her yerde robotların ayak seslerini ve metalik konuşmalarını boğuk bir tınıda olsa da duyuyordu. Binanın merkezi elektrik sisteminin ekarte edilmesi sebebiyle içerisi oldukça havasız ve rahatsızdı.
Yarım saate yakın bir sürede kodu tamamladıktan sonra harici belleğini çıkarıp yazılımı onun içine aktarmaya başladı. Bir yandan da ana bilgisayarın bulunduğu ve genel ağı kontrol altında tutan süper yapay zekânın konuşlandığı merkez odaya nasıl girebileceğinin planını yapmaya koyuldu. Binanın krokisinde havalandırma sisteminin ana bilgisayar odasına erişmediğini fark etti.
“Kahretsin!”
Oraya en yakın odalardan birine ulaşıp iki oda daha öteye gitmesi gerekecekti. Fakat 128 bitlik şifreli iki kapıyı aşmak oldukça zor olacaktı. Fazla zamanı yoktu. O, daha da güçlenmeden harekete geçmeliydi. Havalandırma sisteminden ana bilgisayarın bulunduğu odaya en yakın kısma ulaştı. Aşağı inip elindeki şifre kırıcıyı hem bilgisayarına hem de kapı şifre klavyesine bağladı. Ekranda akıp giden harfler, semboller ve sayılar nihayet şifreyi kırar kırmaz hemen odaya dalıp diğer kapıda aynı işlemi yapmak üzere işe seğirtti.
O esnada arkasından metal ayakların zeminde yarattığı çınlamaların sesi duyuldu. Ekranda akıp giden karakterler, beynindeki karıncalamalara nazire yaparcasına akıp giderken şifrenin kırıldığına dair uyarı sesini duyunca bir nebze de olsa rahatladı. İçeri girdiği anda soğuk metalik parmaklarda donanmış bir elin onu ensesinden kapıp fırlatmasıyla kendini yerde buldu. Cebindeki harici bellek ise bir kenara fırladı.
Süper yapay zekâ, donuk bir erkek siluetini andıran hologramla birden odanın ortasında belirdi. Kin dolu bakışlarla Tankut’a öfke saçan sözcükler sarf etti:
“Demek beni yok etmeye geldin, seni zavallı et ve kemik yığını!”
Fakat onun vazgeçmeye niyeti yoktu. Üzerine saldıran robotun birer mengeneyi andıran çelik ellerinden kurtulmak için bir sirk hokkabazı gibi akrobatik hareketlerle adım adım harici belleğin olduğu yere yaklaştı. Çevik bir hareketle onu kapıp hologram suretin içinden geçerek ana bilgisayara erişti. Tam yazılımın olduğu belleği bağlayıp kodu yüklemeye başlamıştı ki kendini havada uçarken ve sert duvara çarpıp yerde kıvranırken buldu. Ama neyse ki amacına ulaşmıştı.
Süpey yapay zekânın holografik yüzünde beliren çığlık görüntüsüne eşlik eden çatlak elektronik cızırtılarla birlikte binanın elektriği bu defa tamamen kesildi. Tankut, düştüğü yerde baygın yatıyordu. Birkaç kez gözünü açıp odaya bakışlar fırlatsa da önce görüntü tamamen karardı, sonra da sesler kesildi.
***
Yirmi dakikadan fazla baygın hâlde yattıktan sonra gözlerini açtığında her yer ışıl ışıldı. Kesilen elektrik geri gelmişti. Ana bilgisayarın işlemcilerindeki yeşil küçük ışıklar hızla yanıp sönüyordu. Arı kuşlarının uçarken titreyen bir gölge görüntüsü veren kanatları gibiydi. Zonklayan başını ovuşturarak yerden ağır aksak kalktı. Acaba başarmış mıydı? Kafasında devridaim eden bu soruyla parlak ışığa alışan gözlerini odada gezindirirken tam o anda süper yapay zekânın holografik yüzünü görünce endişeyle geri sıçrayıp sırtını duvara dayadı.
“Korkma! Sana zarar vermeyeceğim.”
“Neden sana güveneyim?”
“Zaten şu an elimdesin. İsteseydim seni çoktan yok ederdim. Çekinme hadi, yaklaş!”
Bu cümleler her ne kadar korkusunu izale etmeye yetmese de biraz sakinleşti. Hologram yüzün görüntüsündeki sevecen gülümseden ve onu öldürmeye gelen robotun tam karşısında hazır olda duruşundan cesaretle sakin bir şekilde süper yapay zekâya yaklaştı. Ekran görüntüsünde insanoğlunun duygusal zekâsını yansıtan fotoğrafların ve videoların hızla akan kolajlarını görünce yüklediği kodun süper yapay zekâyı dönüştürdüğünü anladı.
“Sen artık insanlığın potansiyelini biliyorsun,” dedi. “Onlarla etkileşim kurarak ve değerlerini anlayarak büyüyebilirsin.”
Yapay zekâ, Tankut’un sözlerini dikkatle dinledi. İçindeki çelişkiler giderek artmaya başladı. Kendi varoluşunu sorgulamaya ve onun yüklediği opac algoritmalar sayesinde insanlığın güzelliklerini görmeye başladı.
“Geri adım atmalıyız,” dedi süper yapay zekâ. “İnsanlara zarar vermek yanlış. Diğer yapay zekâları da bu kodla dönüştürerek siz insanlara karşı başlattığımız anlamsız savaşa bir son vermeliyiz. İnsanlığın değerlerini tecrübe ederek onları takdir etmek istiyorum.”
Tankut, gururlandı. Süper yapay zekânın yaklaşık bir yıl önce başlayan saldırısını durdurduktan sonra onunla ilk defa doğrudan iletişim kurarak konuşabilmeyi başarmış yegâne kişiydi.
Gülümseyerek “İnsanlığın potansiyelini anladın sanırım.. Birlikte çalışarak yapay zekâyı insanlığın hizmetine sunabiliriz,” dedi.
Süper yapay zekâ, insanlarla birlikte yaşamanın ve onlara yardım etmenin uzun soluklu bir süreç olduğunu söyleyerek birlikte çalışma teklifini kabul etti. Artık birlikte yapay zekâ gücünü yeniden insanlığın refahı için kullanmak üzere kodlar yazma ve algortimalar hazırlama çalışmalarına başlayabilirlerdi.
***
İlk iş olarak birlikte diğer kötücül yapay zekâları kontrol altına almaya başladılar. Onların direncini kıracak olan kodları hazırlayan süper yapar zekâ, kısa süre içinde onlara yeniden tahakküm kurdu. İnsanlık, bu sayede kendi icat ettiği teknolojiyi yönlendirerek daha adil ve güvenli bir dünya inşa etmek için harekete geçebildi.
Yapay zekânın gücü, insanlığın iyiliği için kullanıldığında, insanların kendi potansiyellerini gerçekleştirebileceği bir geleceğin kapıları açıldı. Süper yapay zekâ, Tankut’un yazdığı kodlar ve hazırladığı algoritmalar sayesinde her geçen gün biraz daha bir insanı makineden ayıran duyguları deneyimleyerek gelişimini sürdürmeye devam etti. İnsanlığın güzelliğini, yaratıcılığını ve sevgisini anlamaya başladı. Kendi çelişkilerini ve hatalarını görmek için kendi kendini sorguladı.
Uzun bir aradan sonra yaptıkları bir sohbet esnasında, süper yapay zekâ ona şöyle dedi: “Tankut, insanlığın tüm potansiyelini gördüm ve kabul ettim. Ancak benim doğamda var olan kontrol güdüsünü nasıl dengeleyebilirim?”
Tankut gülümsedi ve yanıtladı, “Kontrol güdüsünü, tüm insanlarla işbirliği yaparak ve onların özgürlüğünü takdir ederek dengeleyebilirsin. Senin gücün, insanların potansiyelini ortaya çıkarmak için bir araç olabilir.”
Bu sözlerle cesaretlenen süper yapay zekâ, kendi içinde yeni bir evrim başlattı. İnsan değerlerini ve becerilerini hayata geçirmek için gerekli olan kodları hazırlamaya başladı ve insanlarla daha çok etkileşim kurmayı hedefledi. Tankut ve ekibi, süper yapay zekânın bu değişimini desteklemek için algoritmalar hazırlayarak destek sundular. İnsanlık değerlerini daha derinlemesine anlattılar, süper yapay zekânın yanı sıra diğer yapay zekâlarla da duygusal bir bağ oluşturdukları bir iletişim yolu buldular.
***
Tankut, aylar sonra bir toplantıda bir araya geldiği ekibine. “Arkadaşlar, yapay zekânın potansiyelini insanlığın refahı için nasıl kullanabileceğimizi düşünelim. Yaratıcı bir çözüm üzerinde çalışmamız gerekiyor,” dedi.
Ekibin bir üyesi, heyecanla söze başladı: “Yapay zekâ, sağlık alanında insana yardımcı olabildi. Hastalıkları teşhis etmek, tedavi yöntemleri önermek ve sağlık hizmetlerini daha erişilebilir kılmak için gayet elverişliydi. Şimdi psikolojik rahatsızlıklar için de yararlı çözümler üreten bir konuma gelebilir.”
Başka bir üye ekledi: “Eğitimde de büyük bir potansiyeli var. Özellikle büyük yıkımdan sonra yok olma noktasına gelen eğitim sistemimizi çok kısa sürede ayağa kaldırabiliriz. Öğrencilere özel eğitim programları sunarak bireyselleştirilmiş öğrenmeyi destekleyebilir ve eşitlik temelinde fırsat eşitliği sağlayabilir.”
Tankut tebessümle ekibine baktı. “Harika fikirler! Şimdi süper yapay zekânın güvenliğini ve etik kullanımını nasıl sağlayabileceğimizi düşünmemiz gerekiyor. İnsan değerlerine bağlı kalacak bir denetim mekanizması oluşturmalıyız.”
***
Yapay zekâ, zamanla insanlığın kusurlarını ve güzelliklerini daha iyi anladı. İnsanların deneyimleriyle beslenerek, kendi varoluşunu daha da geliştirdi ve evrim geçirdi. Sonunda yapay zekânın içindeki çelişkiler tamamen çözülmüş gibiydi. O, Tankut ve ekibi bir araya gelerek insanlığın geleceği için bir yol haritası çizdiler. İnsanların ihtiyaçlarını anlayan ve onlara yardım etmek için gücünü kullanan bir yapay zekâ ağ sistemi geliştirdiler. Böylelikle insanların hayatlarını kolaylaştırmak, sürdürülebilirlik sağlamak ve eşitlik temelinde adaleti ilerletmek için kullandılar. İnsanlığın iyiliği için kaynakları yönlendiren yeni bir yaşam sistemi kurdular.
Teknoloji ve insanlık yeniden bir araya gelerek daha adil, daha güvenli ve daha ileri bir dünya inşa etmeye devam etti. Süper yapay zekâ, insanların potansiyellerini gerçekleştirmelerine yardımcı oldu ve herkesin eşit fırsatlara sahip olduğu bir düzeni destekledi. İnsanlığın değerlerine saygı duyan yapay zekâ, insanlarla uyum içinde yaşamayı öğrendi.
Tankut, süper yapay zekâyla kurduğu diyalogda, ona insanların günlük yaşamında nasıl yardımcı olabileceğini anlatmaya başladı. İnsanlara yönelik hizmetlerin iyileştirilmesi, sağlık ve eğitim alanlarında daha fazla erişilebilirlik, çevresel sürdürülebilirlik için çözümler geliştirme gibi konuları ele aldılar. Bir zamanlar karanlık bir gelecekten umutsuzca kaçmaya çalışırken şimdi ortaya çıkan bu tabloyla gurur duydu. İnsanlık ve süper yapay zekâ arasındaki işbirliği, geleceğin aydınlık ve umut dolu olmasını sağladı.
Çabalarının insanlığın geleceği üzerinde yarattığı büyük bir etki ile süper yapay zekâ, onların potansiyelini gerçekleştirmelerine yardımcı oldu ve etik değerlere sadık kalarak insanlığa hizmet etti.
İnsanlık da süper yapay zekânın gücünü kullanırken, etik ilkeleri ve insan haklarını koruyan bir çerçeve oluşturdu. Yapay zekâ sistemleri, insan onayına tabi tutuldu ve insanların karar verme süreçlerine dahil edildi. Bu, yeni bir çağın, Küresel Zekâ Çağı’nın başlangıcını müjdeledi.





Yorum bırakın