Gençler, gideceğiniz bir yer var mı; yoksa sadece gidiyor musunuz?
Yolda – Jack Kerouac

PROVA ODASI

,

Okuma Süresi

5–7 dakika

Meryem Demirli

Çarşı kalabalıktı. Yaşlı bir kadın elindeki kayıp ilanını yoldan geçenlere göstermeye çalışıyordu. İlanın üstünde genç, soluk sarı saçlı, çelimsiz bir kızın fotoğrafı vardı. “Bu kızı gördünüz mü?… Kızımı gördünüz mü?” diye soruyordu kadın. Bir terzi dükkanının önündeydi. Dükkanın üstünde “Altın İğne Terzi Dükkanı… Yüz yıllardır elit giyimin tek adresi.” yazıyordu. Bir gelin adayı ve müstakbel kayınvalidesi dükkana doğru ilerliyorlardı. Gelin adayının adı Lara’ydı. Lara ve müstakbel kayınvalidesi şık ve pahalı giyimli insanlardı. Şık ve pahalı hayatlarından aldıkları güçle etraflarındaki kimseyi görmez bir halleri vardı. Bu nedenle onlara kızının kayıp ilanını göstermeye çalışan yaşlı kadını da, kızını da görmediler. Dükkandan içeri girdiler.

Terzi dükkanı, dükkanın en göz alan yerinde bir vitrin arkasında sergilenen cansız mankenler üstündeki akıl almaz güzellikteki elbiseler haricinde hayli sade bir yerdi. Dükkan sahibi kadın Lara ve müstakbel kayınvalidesini karşıladı. Lara’nın yakında düğünü vardı ve gelinliğini burada yaptırmaya karar vermişti. Bu dükkanda müşterinin seçtiği kumaştan yalnızca bir gecede mükemmel bir elbise yapılıyordu ve müşteri ertesi gün örnek elbiseyi mankenin üzerinde görüp beğenirse aynısından müşteriye de yapılıyordu. Henüz örnek elbiseleri görüp beğenmeyen müşteri olmamıştı. Lara gelinliğinde kullanılacak kumaşı seçti. Ardından sıra Lara’nın seçtiği kumaştan bir örnek prova odasına göndermeye ve örnek modelin yapılmasına gelmişti. Ancak Lara’ya nasıl bir tasarım istediği sorulmamıştı. Lara tasarımla ilgili fikirlerini örnek model gelinliği yapacak terzilere bildirmek istediğini söyledi. Fakat bu mümkün değildi. Tasarımı terziler belirler ve müşteriler de memnun kalır, dükkanın kuralı buydu. Dükkan sahibi prova odasının kapısını açtı. Zifiri karanlığa doğru kumaşları uzattı. Kumaşlar karanlıkta kayboldu. Akşam olmak üzereydi. Dükkan sahibi, Lara ve müstakbel kayınvalidesiyle birlikte dükkanı kapatıp çıktı. Ertesi gün sabah görüşmek üzere ayrıldılar. 

Ancak Lara dükkana geri dönmek için ertesi sabahı beklemeyecekti.  Gelinliğinin tasarımıyla ilgili fikrini söylemesine kimse engel olamazdı. Gece yarısında bir çilingire terzi dükkanının kapısını açtırdı ve içeri girdi. Buradan sonrasını kendi halledecekti. Prova odasının kapısını açtı. İçeriden dikiş makinesi sesleri geliyordu. Her yer kapkaranlıktı. Karanlığa doğru adımını attı. Kapı arkasından yavaşça, sessizce kapandı. Lara duymadı bile. Karanlıkta yürümeye devam etti. Hiçbir şey görmüyordu. Dikiş makinesinin seslerini duyuyordu. Ona doğru yaklaşan adım seslerini duyuyordu. Görmediği biri ona doğru sanki ayaklarını sürüyerek geliyordu. Korkmaya bile fırsat bulamadan karanlığın içinden çıkan genç bir kız yakasına yapıştı. Soluk sarı saçları, çelimsiz bir bedeni vardı. Üzerinde bu besinden uzak kalmış insanın asla edinemeyeceği bir elbise vardı. Lara kızın kim olduğunu hemen anladı ve bağırdı. “Hırsız! Hırsız var!”  Genç kız cevap veremeden görünmez bir ip tarafından çekilir gibi hızla karanlığa doğru çekildi. Kızın yok olduğu karanlık sıcak, yumuşak bir ışıkla aydınlandı. Küçük olmasını beklediği prova odası terzi dükkanından bile büyük bir yerdi. Odanın duvarlarını renk renk, model model kumaşlar sarmıştı. Kumaşlar ahenkle hareket ediyorlardı. Odanın orta yerinde bir kadın Lara’yı karşılar gibi ayakta duruyordu. Bir kolunda iğneliği vardı. Elbisesinin her yerinde iplikleri vardı. Çaput bağlanmış bir dilek ağacına benziyordu ve gülümsüyordu. Halinden anladı Lara. Bu kadın örnek elbiseleri hazırlayan terziydi. Lara, gelinliğinin tasarımıyla ilgili bazı fikirleri olduğunu söyledi ve fikirleri dinlenmeliydi. Terzi gülümsemeye devam etti ve dedi ki “Aslında ben kendi mankenlerim üstünde örnek modeli oluştururum, sonra da dükkan sahibi o modele bakarak gerçek modeli diker. Ama madem buraya kadar geldin, sen benim mankenim ol ve sana tarif edilemeyecek kadar güzel bir gelinlik dikelim. Çünkü bilirsin, gerçek güzellik tarif edilemezdir. Gel benimle tatlım.”  Lara kabul etti. Terzi güzel bir müzik açtı. Gelinliği Lara’nın üstünde dikmeye başladı. 

Belki dakikalar, belki saatler geçti. Dikiş makinesinin sesi müziğin sesine karıştı. Terzinin çalan müziğe ritim tutarmış gibi kumaşın kıvrımlarından geçirdiği iğne Lara’ya sakinleştirici bir etki yapmıştı. Zamanın nasıl geçtiğini anlamıyordu. “Henüz görmesem de mükemmel olduğunu kalbimin derinliklerinde  hissedebiliyorum.” dedi. Terzi Lara’yı sessiz olması yönünde uyardı. “Çünkü gerçek güzellik tarif edilemez.. Ve gerçek güzelliğin gözü yoktur göremez, sesi yoktur konuşamaz, kulağı yoktur duyamaz.” Terzi Lara’dan geri çekildi. Şahaserine hayranlıkla baktı ve devam etti, “O yalnızca öylece durur ve mükemmel bir şekilde varolur.” Söyleyeceğini söyledikten sonra gelinlik üzerindeki son işlemleri yapacağı malzemeleri getirmek için uzaklaştı. Lara tek başına kaldı. Nasıl göründüğünü çok merak ediyordu. Odanın bir köşesinde duran aynanın karşısına yürüdü, aynadaki aksine baktı. Mükemmel bir şey göreceğine emindi. Bunu kalbinde hissediyordu. Mükemmel bir şey gördü de. Gelinlik mükemmeldi. Gerçekten çok güzeldi. Ama bir gariplik vardı. Lara’nın memeleri bu kadar büyük değildi. Beli böyle ince değildi. Basenleri daha geniş, poposuysa daha büyüktü. Gelinlik Lara’nın vücudunu  çok güzel göstermişti, ama Lara’nın vücudu gibi göstermemişti. Bundan hoşlandığına emin değildi. Ayrıca gelinlik nedenini anlayamadığı bir şekilde onu rahatsız etmeye başlamıştı. Sıkıyordu sanki. Lara gelinliği üzerinde esnetmeye çalıştı. Göğüs kısmını çekip daha rahat nefes almaya çalıştı. Ama bunu yapamadı. Gelinliğin muhteşem kumaşı Lara’nın tenine yapışmıştı. Gelinliğin muhteşem kumaşı Lara’nın teniydi. Panikledi. Anlam veremedi. Tek başına bu gizemi çözemeyeceğini anladı. Terziyi bulmak için prova odasında yürümeye başladı. Kapalı bir kapıyı açtı. Kapıyı açar açmaz gördükleri karşısında donup kaldı. Hissettiği tek şey dehşetti. Prova odasına girdiğinde karşılaştığı ve hırsız sandığı soluk sarı saçlı, çelimsiz genç kız odanın içinde zarif bir pozda sabit kalmış halde öylece duruyordu. Gözünden yaşlar akıyordu. O sefer anlamamıştı Lara ama şimdi anlıyordu. Genç kız yardım istiyordu. Ama tek kelime etmiyordu. Ağzını açmıyordu. Ağzını açamıyordu. Lara parmağını kızın dudaklarının arasından içeri soktuğunda parmağı dikiş iplerinden yapılmış bir duvara çarptı. Kızın ağzı açılması imkansız bir şekilde içeriden dikilmişti. Lara bunun kendisinin de başına geleceğini tahmin ediyordu. Kaçması gerekiyordu. Deniyordu. İlk altı yedi adımı hızlı bir şekilde atabilmişti. Fakat sonra adımları yavaşladı. Sanki bedenini içeriden çeken ve katılaştıran bir şey vardı. Sanki gelinliğin kumaşı, iplikleri hücrelerine kadar nüfuz ediyordu ve kasılan ipliklerle, kasılan kumaşla Lara’nın bedeni de kaskatı kesiliyordu. Prova odasının çıkış kapısına ulaşamadan bedeni tıpkı genç kızınki gibi zarif bir pozda sabit kaldı ve geriye doğru çekilmeye başladı. Belki görünmez bir iple ya da göremediği başka bir şeyle, terzi onu geri çekiyordu ve Lara buna direnemiyordu. 

Lara terzinin karşısındaydı. Terzinin elinde yalnızca dikiş malzemeleri vardı. Lara ise hareketsizdi ama hala sesi çıkıyordu. Gırtlağını yırtarcasına bağırıyordu. Bağırması terzinin işini kolaylaştırmaktan başka hiçbir şeye yaramadı. Lara’nın açık ağzına elini soktu ve süzülerek gelen kurdele ipi Lara’nın ağzından içeri girdi. Diline sıkı bir düğüm attı. Artık bağıramıyordu, yalnızca inliyordu. Terzi iniltilere mırıldandığı şarkıyla eşlik ediyordu. İniltiler de susacaktı. Terzi Lara’nın dudaklarını içten birbirine dikti. Lara’nın acıdan gözünden yaşlar akıyordu. Gözyaşları da duracaktı. Terzi Lara’nın gözlerini yuvalarından çıkarıp yerine kumaş parçaları doldurdu. Göz kapaklarını kumaş parçalarının üstüne dikti. Lara görmüyor, konuşamıyordu. Ve duymayacaktı. Terzi kulaklarını kesip kulak boşluklarını dikti. Saçlarını kesti. Çenesini ve burnunu törpüleyip küçücük hale getirdi. Yüzünün derisini soyup beyaza boyadı. Göz kapaklarına uzun kirpikler dikti. Lara acının içine hapsolmuş halde öylece duruyordu. Prova odasındaki kumaşlar etrafında ahenkle süzülüyordu.

Ertesi günün sabahında dükkan sahibi Altın İğne Terzi Dükkanının kapısını açtı. Soluk sarı saçlı çelimsiz genç kızın annesi kapı önünde kayıp ilanını yoldan geçenlere gösteriyordu. Lara’nın müstakbel kayınvalidesi örnek gelinliği görmek için dükkana geldi. Bir süre Lara’nın gelmesini beklediler. Ancak Lara’ya ulaşılamayınca kayınvalide örnek gelinliği görmek istedi. Dükkan sahibi prova odasının kapısını açtı. Açılan kapıdan cansız mankenin taşıdığı örnek gelinliği aldı. Vitrinin arkasına, diğer örnek elbiseleri taşıyan cansız mankenlerin yanına koydu. Mükemmel görünüyordu. Tarif edilemezdi. Göremezdi. Konuşamazdı. Duyamazdı. Lara bir acının içine hapsolmuştu. Vitrindeki diğer cansız mankenler gibi. Sonsuza kadar.

Yorum bırakın