
Ali Özlü
Megalomanlık ve kibir hakkında bazı mülahazatı şamil olmakla beraber, olacak da..
Bilindiği üzre günümüzde fazlasıyla kendine güvenen, birçok kişinin kendine hayran ve aşık olduğunu düşünen ve başka insanları hakir görmekten geri durmayan içerisi tamamen boş tenekeler, insanlar peydah oldu. Yakın zamanda sayılarının artmasını sosyal medyanın varlığıyla ilerleyen narsist kişilik bozukluğuna bağlayabiliriz elbette. Ancak tabiidir ki daha evvel de kibir vardı. İsa’dan bu yana kibir yok muydu? Kibir vardı. Antropologlar ve sosyologlar da bana katılacaktır ki insan var olduğundan bu yana kibir hep vardı. Ama şöyle bir düşüldüğünde o zamanlar saygı ve kişisel alan kavramının içi günümüzdeki kadar dolu değildi. Misalen çocukları ele aldığımızda enseye şaplak her zaman onur kırıcıydı. İlk insanın Adem olduğunu kabul edip Adem’i ele aldığımızda, Havva’ya dil uzatılması o zamanlarda pekala mümkündü. Adem’in badiciler arasına katılıp kas kütlelerini artırmasıyla beraber Havva’nın erkek kankası olamayacağını söylemesi pek mümkün gözükmüyor. Aranızda, sen Adem’in karısına söz geçiremediğini ve karısının çok eşli oluşuna göz yumduğunu mu iddia ediyorsun, diyenleriniz muhakkak olacaktır. Hayır azizim, ben Adem’e gavat demiyorum, ensest kurbanı diyorum.
Bahsedildiği üzre o zamanlardaki kibir günümüze kıyasla daha minimaldi. Belki bir kabiliyetle, icatla övünmek vardı ve kendisinin sahip olduğuna erişemeyenlere ise üstten bakılmaktaydı. Şimdiyse durum tamamen kas kütlelerinin çokluğuna, hafif makyajın cazibesine ve cinsel kabiliyetlerin sözele dökülüp ballandıra ballandıra anlatılmasına evrilmiş halde. Sosyal medyada alınan etkileşim sonrası özgüveni tazelenenler mi dersin, kıyafete harcanan para sonrası alınan haz mı dersin.. Eğitimin, sanatın, estetiğin içi tamamen boşalmış halde.
Sosyal medyada alınan etkileşimlere bir parantez açmak gerekirse eğer, önceden de dış dünya tarafından beğenilmek bir arzuydu ve gurur okşanmasına sebebiyet veriyordu. Misalen yeşilçam filmlerinde görüldüğü üzre ‘’benim bir sürü manyağım oldu, kaç kişi bana olan aşkından canına kıydı‘’ diyen hafif meşrep kadınları ve sözüm ona çapkın oğlanları birçoğumuz seyrettik. İnsanoğlunun beğenilme arzusuna diyecek bir şey yok ancak teknoloji ve iletişim çağında kantarın topuzu çoktan kaçtı. Şahsen önümüzdeki yüzyılın robotların, yazılımların çağı olmayacağını, aksine siğiller çağı olacağını düşünüyorum. Mümkünse kimse kusura bakmasın, öyle ana akım medyanın ve yayımcıların pohpohladığı bilime katılacak halim yok. Ben siğiller çağına iniyorum. Beni böyle de sev arkadaş. Günümüzde 100 milyon kişinin tinder, bumble gibi uygulamaları kullandığı verilerle sabit. Buradan bahisle rahim ağzı kanseri alıp başını -burada gülmeniz gerekiyordu ve eğer halen gülmediyseniz gülün- gidecek. Kazanan yine jinekologlar ve ürologlar olacak. E tabii bir de tıp endüstrisindeki hiv aşısının patent sahipleri. Onlar zenginliğine zenginlik katarken olan yine penislerimize ve olan yine rahimlerimize olacak.
Bazen keşke o güzelim Neyzen ve Sümbülzade Vehbi bu çağda yaşasaydı inanılmaz olurdu diye düşünürüm. Düşünürken de bir sigara yakarım. Neyzen’in vaktiyle yazdığı allaha yakarışlara bu eşleşme çağında nasıl bir güncelleme gelirdi sizce? Benden evvel sikimi öldürme, diyen neyzen sadece yaşının ilerlemesi dolayısıyla mı sertleşme problemi yaşardı? İddiam odur ki, neyzen komple siğil olurdu. Hayır üstadım, ben Neyzen’e seksopat demiyorum, kadın düşmanı diyorum.
Evet sevgili okur, yazımı okudun ve nihayet bitirdin. Son olarak buradan eski sevgilime iki satır bir şey yazacağım. Sen sen ol, eski sevgiline birkaç satır yazmakla vaktini zayi etme. Bu mısraların fotoğrafını sosyal medyanda paylaşman şiddetle tavsiye ve rica olunur. Hörmetli okurum, gözlerinden öperim. Saygılarımla.
sormadın halimi hiç, kalbimin esrarı nedir?
çekerim aşkını ben çılgın gibi kaç senedir..
eğilip soksam da bir tutam az gelir sümbülüm
parçalanır yürek, olan sana değil sinemedir.





Yorum bırakın