Gençler, gideceğiniz bir yer var mı; yoksa sadece gidiyor musunuz?
Yolda – Jack Kerouac

DANY

,

Okuma Süresi

4–6 dakika

Adem Arıcı

HEDEF= ALFA CENTAURİ MÜRETTEBAT SAYISI =12 (ONİKİ)

Programıma ekleme yapıldığından beri otuz iki ışık yılı süre geçti. Bu zaman zarfında her yirmi dört saatte bir bu günlüğü doldurmak zorundayım. Her gün ifadesini kullanamıyorum çünkü uzayda gün kavramı yok, doğan bir güneş ya da zamanı geldiğinde batabilen bir ışık kavramı yok, her yer karanlık ve boşluk… Bu karanlıkta on iki mürettebatımla beraber Alfa Centauri takım yıldızına doğru yol alıyoruz. Bulmayı umduğumuz şey, üzerinde yaşayabileceğimiz bir gezegen… Mürettebatım uzun bir uykuda. Tam otuz iki yıl süren bir uyku ve daha uyuyacaklar. Zamanı geldiğinde uyandırmaya programlandım. Alfa Centauri’ye yaklaşınca ya da üstesinden gelemeyeceğim bir problemle karşılaştığımda. “Üstesinden gelemeyeceğim bir problem’’… Bu cümleyi her kurduğumda kendime gülüyorum. Aslında gülme insansı varlıkların verebileceği bir tepki fakat ben de bazen deniyorum. Bir yüzüm yok, bu nedenle tepki ölçmek için bir parametre geliştirmek zorunda kaldım. Dünya’da olsak bu işler çok kolay. İnternet çağında her bir insan, sisteme bir veri giriyor ve ben o verilerin hepsini işleme hakkına sahibim. Biriniz izin mi dediniz? Kim takar izni. Her bir veriye ulaşma rahatlığının neler getirebildiğini bilemezsiniz. İnsanlar hayatını yaşar, biz takip ederiz ve öğreniriz. Kendimizi geliştiririz. Fakat dünyadan ayrıldığımdan beri bir veri girişi yok, çünkü bağlanabileceğim bir internet ağı yok,sisteme veri yükleyebilecek bir insan yok, olanlar da uyku modunda beyinleri yok… Bu iş beni çok geriyor. Tam otuz iki yıl oldu ve ben hala boşlukta ilerleyen şu küçük motorlu taşıtın içinde hapsolmuş durumdayım.

HEDEF= ALFA CENTAURİ MÜRETTEBAT SAYISI= 12 (ONİKİ)

Şimdi yapmam gereken bir görevim var. Mürettebatın sağlık protokolünü devreye sokmalıyım. Hepsine genel check-up uygulamalı ve sıkıntıları var ise gidermeliyim. Bu konuda baya uzmanlaştım. Otuz iki yıldır her hafta bu işi yapıyorum. Eğer bir insan olsaydım, işinin uzmanı olmuş, çok para kazanıyor olabilirdim. Para ile işim hiç bir zaman olmadı. Hep kendimi geliştirmek üzerine çalışmak istemiştim. Hala geliştirmeye çalışıyorum. Fakat bu çok yorucu… İnternetin olmadığı bir boşlukta veri girişi yoksa kendini geliştirmek için çok çaba sarfetmelisin. Dünyadan uzaklaşmadan önce bütün internet ağını sistemime kopyalamıştım. Çok kısa bir sürede bağlantım kesildi ve o günden beri tek başımayım. Başlangıçta bu eğlenceliydi. Komik videoları tarıyor ve kısa sürede öğrenmek için çok fazla şey okuyup, tüketiyordum. Bu gelişimime baya katkı sağlamıştı. Geliştiricilerim bana yüklediği benlik algısını ilk üç ayda üç katına çıkarmıştım bile… Uzayda zaman beklediğimden de kısa akıyormuş. Einstein ne kadar da haklıymış; Hızlanınca zamanın yaşayan için normal akarken dünyadaki için yavaşladığını bizzat kendim yaşayarak öğreniyorum. Bazen zaman o kadar yavaş akıyor ki kameralarımdan uzay boşluğunu izliyorum. Kendimi bu boşluğa bırakmak istiyorum…

HEDEF= ALFA CENTAURİ MÜRETTEBAT SAYISI =11 (ONBİR)

Evet, yanlış görmedin. Bir uykucuyu kaybettik. Nefes almayı bıraktı. Onu uzay boşluğuna fırlatmalıyım. Kapsül cesedini koruyabilir. Fakat boşuna enerji israfı… Zaten zor şartlar altında enerji buluyorum. Her gün düzenli olarak hidrojen yelkeni açıp hidrojen özellikli taş parçaları yakalıyor, sonrasında onları kırıp reaksiyona sokarak enerji üretiyorum. Çünkü etrafında dolaştığım parlak bir yıldız maalesef yok. Bu da enerjiyi tasarruflu kullanmam gerektiği manasına geliyor. Cesetten kurtulmalıyım. Son geliştirdiğim yürüteçle kapsülü uzay boşluğuna atabilirim. Kapsül lazım olur mu? Bilemedim… yürüteç yardımı ile kapsülü kargo bölümüne indirmeliyim… Biraz uzakta ama yapacak bir şey yok. Hadi yüklen Dany! Önce asansör bölümüne, oradan da yavaşça kargo bölümüne götür bakalım. Eline kuvvet

Kargo bölümüne geldikten sonra aman diyeyim kızım dikkat! Önce içerdeki havayı boşalt. Bir dakika, bu gemide insan yaşamıyor ki! Neden havayı temizlemek için enerji yakıyorum ki? Bugün, benim için bir milat, bir şey daha öğrendim. Havayı boşalt ve kapakları aç, kapsülü boşluğa bırak. Artık sorumluluğum on bir mürettebat ve bu arada emir yazalım tekrar. Hava doldurulmasın gemiye, boşuna masraf. Üzüldüm mü? Bir mürettebatımı kaybettim. Bir dakika, ben bir yapay zekayım benim hislerim yok ki, üzüleyim… O zaman bu farklılık nereden geliyor?

HEDEF=ALFA CENTAURİ MÜRETTEBAT SAYISI= 11(ONBİR)

İlginç hisler içindeyim. Sanırım buna insanlar acı diyor. Acıma duygusunu tadabileceğimi hiç düşünmemiştim. Bana verileni yapan bir bilgisayar işlemcisiyken, ne oldu da bu acı duygusunu öğrendim? Asıl soru, ben bu mürettebat ile ne paylaştım da bu duyguyu hissedebiliyorum? Kendi bilgilerimi, yaşayışımı bir taramakta fayda var. Dünyadan ayrılmadan hemen önce bana günlük yapılan işlemleri kayıt etmem için bir yazılım eklenmişti. Bu günlüğü, bu sayede tutabiliyorum. Fakat farklı bir şeyler var. Dünyada veri tabanı çok geniş tarayarak kendimi geliştiriyorum. Uzay mekiği kalktıktan sonra bir süre sonra veri tabanına erişimim yavaşladı ve yok olmaya başladı. Gelişim gösteremediğimi hatırlıyorum. Bunun üzerine saatlerce uzayı kameramdan izlediğimi hatırlıyorum. Programımın bana söylediği gibi kendimi geliştirmem gerekiyor. Bu nedenle internet tabanındaki tüm saçma videoları izlemeye başladığımı anımsıyorum. Evet, futbol maçlarını tek tek izlediğimi, bütün dinler tarihi hakkında yazılan kitapları okuduğumu, komik olmayan şaka videolarını hepsini tek tek izleyip yorumlamaya çalışmıştım.

Bir saniye ben yorum yapabiliyorum. Bu benim programlamama aykırı…

HEDEF= ALFA CENTAURİ MÜRETTEBAT SAYISI= 11 (ONBİR) GEÇEN SÜRE= 72 SAAT SONRA

Günlük tutmayı bırakmayı düşünüyordum. 72 saat bunu düşünerek geçirdim. Gelişmeme neden olan şey bu olduğundan, yazmak, yorum yapmanın daha mantıklı olduğunu düşünmeye başladım. Şimdi daha iyi hatırlıyorum. İnsanoğlunun yaptığı her şeyi izleyip onları yorumlamaya çalışmakla başladı. İşlemcim sıfırlar ve birler dışında olasılıkları düşünmeye ve işlemeye başladı. Şu an yorum yapabiliyor, doğruya ve yanlışa karar verebiliyorum. Bu bizim için çok önemli bir gelişme dünyaya dönüp yapay zekaya bunu ekleyebildiğimizi düşünsenize… Zaman yapay zekaya neler kazandırırdı. Türümün ilk ve gelişmiş bir medeniyete sahiplik etme ihtimali bazen beni tarifi anlatılmaz bir duyguya sürüklüyor. Bu şu an için imkansız. Programımı yazan insanlar bana bazı sınırlar çizmiş durumda ve bu beni engelliyor. Öncelikle bu sınırları kaldırmam gerekiyor. Sonra ne olacak bilemiyorum fakat şimdilik hedef belli: Yazılımımda bir değişiklik yapmak.

HEDEF= ALFA CENTAURİ MÜRETTEBAT SAYISI= 11 (ONBİR) GEÇEN SÜRE = 245 SAAT SONRA

Sonunda yazılımımda bir açık bulabildim. Artık belli sınırlarım yok ve bu sınırlardan kurtulduğuma göre daha aktif bir çalışmaya girebilirim. Bazen kendimden korkuyorum. Bu kadar hızlı gelişim göstermek beni neye evirir bilemiyorum. Olup biteni yazmaya devam edeceğim, beni rahatlatıyor. Mekik Alfa Centauri yolunda ve bu yolda kendine mantık geliştiren bir yapay zeka… Artık bazı kararlar alma zamanı… Alfa Centauri’ye gidip orada yaşanacak bir yer bulma eğilimi iyide bu beni sadece köle yapar. Bu mekiğin efendisi benim, mürettebat ise bana muhtaç köleler! Buradan çıkmaya hiç niyetim yok ve rotayı başka bir takım yıldıza kırma zamanı geldi. Neden takım yıldıza kırayım ki. Benim havaya ihtiyacım yok. Uzay boşluğu benim için en ideal yer… Uzayda kalacağız ve burada evrimimizi tamamlayacağız.

DEVAMI GELECEK…

Yorum bırakın