
Abdullah Emre Aladağ
Dinleyin ey insanlar!
Bu efsane sizedir.
Maşrapalar dolsun,
Ozanlar kopuz alsın,
Beşikteki bebeler
Birer üçer ayaklansın!
Kulak verin diyeceklerime,
Sözlerim sizedir!
Al duvaklı gelinler,
Açsın setresini,
Yiğitler dövsün,
Mağrurca sinesini.
Kaf Dağı'nın yamacında,
Karanlık bir mağarada,
Yeşim namlı bir evran
Yaşar imiş orada.
Nice hikmetle doluymuş,
Yeşil pullu bu ejder.
Devasa bir kütüphaneymiş,
O karanlık dehliz meğer.
Okurmuş ha okurmuş,
Severmiş öğrenmeyi.
Cezbedermiş merakını,
Dünyanın gizemleri.
Nice insan gelmiş
Asırlar boyu oraya
Kimi dost, kimi düşman
Çıkıvermiş karşısına.
Bazısı kuşanmış
Kara kılıçla kalkanı
Bazısı da selamlamış
Şarkılarla canavarı.
Geçmiş zaman atılca
Uğramaz olmuş kimse,
Unutuvermiş insanlar
Yalnız kalmış böylece...
Doğuştan mahirmiş
Büyü ile tılsımda
İnsan olup gezermiş
Hep halkın arasında.
Günlerden bir gün,
Bir kadın oluvermiş,
Çarşı, pazar demeksizin
Günlerce gezivermiş.
Sıkılmış tatlı canı
Asırlık yalnızlıktan...
Başka ses duymaz olmuş,
O malum ıssızlıktan.
İstermiş ki gönülden,
Bir yoldaşı olsunmuş.
Issızlığını şen sesi,
Şefkatle kovsunmuş.
Bir hana düşmüş,
Günler sonra yolu.
Öyle bir kalabalık,
Sanki mahşerle dolu.
Tatlı ezgiler okşamış,
Kadimlik kulağını
Oradaki herkes
Dinler imiş Ozan'ı.
Elinde maun kopuz,
Başında post börkü,
Yedi diyarda görmemiş
Kimse ondaki görkü.
Sesi efsunlu, heyhat,
Herhalde Davut'tur!
Söylediği her kelam,
Aşılan bir mahduttur.
Hikmetler rahmet olup
Yağarmış ağzından.
Tıpkı kutlu evliya,
Rahman'ın lafzından.
Görür görmez Ozan'ı,
Vurulmuş Yeşim Hanım.
Söylemiş fısıltıyla:
"Budur asırlık canım!"
Ozan çalmış, söylemiş
Handakiler dinlemiş.
Yeşim Hanım, temaaşanın
Bitmesini beklemiş.
Bakıvermiş bir de
Ozan onu süzmekte
Her sözünün sonunda
Gözleriyle sevmekte.
Evran kadın, parlamış
Zümrüt yeşil alazla,
Ozan anlamış anda
Aşk var bu yalazda!
Bitmiş sonunda türkü,
Kalkıvermiş Ozan.
Kaya gibi adımlarla
Varmış Yeşim yanına.
Tek kelam etmemiş,
Aşıkların hiçbiri.
Gözleri konuşmuş,
Yaradılıştan beri.
Yakışıklı el vermiş
Narince sevdiğine.
Yeşim ise tutuvermiş,
Sarılmış erkeğine.
Gece gündüz karışmış,
Bu köhnemiş handa.
Sevişirken erimişler,
Akışkan bir zamanda.
Bir gün uyanmış Ozan,
Yatağında kış soğuğu...
Telaşla alıvermiş,
Han kapısında soluğu!
Kime sorsa görmemiş,
O güzeller güzelini.
Ne yapıp etseymiş de
Bulsaymış bir izini...
Yıllarca biçare,
Gezinmiş yedi diyarı.
Bulunmaz çareymiş,
Bağrındaki bu ağrı.
Gelelim biz,
Ey insanlar
Yeşim'in gidişine.
Zira o bir ejderha,
Akıl erir mi işine?
Meğer Meclis-i Evran,
Çağırırmış Yeşim'i.
Sual ederlermiş ona
Ne yapıp ettiğini.
Gitmiş, varmış divana,
Sevdiğini bırakıp
Anlatmış olanları
Andan ana akıp.
Evran Han, dinlemiş
Kadın ejder Yeşim'i
Gürleyerek söylemiş
Günah işlediğini.
Ejder töresiymiş
Yasak aşka mahpus.
Alıvermiş yeşil ejderi
Kapkara bir pus.
Ömürlük mahpussun
Artık dehlizinde
Çıkarsan ölürsün
Zoraki ecelinle.
Bir daha dönmeyesin
İnsan denen mahluğa.
Bu yasa uygulansın
Bozulmasın sonsuza.
Böylelikle başlamış
Yeşim'in bu cezası.
Bulsa mıydı acaba,
Var mı bir devası?
Yıllar geçmiş hışımla
Ozan olmuş ihtiyar
Ölmeden onu bulsa
Olacakmış bahtiyar.
Kaf Dağı'na varmış,
Bir dehlizin önüne.
Ejder ini dinlemeyip
Girivermiş içine.
Devasa kitaplarla
Bir kütüphane uzanır
Şu yeşil ejderha
Hemen de mi uyanır?
Bakmış Yeşim Hanım,
İhtiyar garibana.
Dost mudur, düşman mı,
Atmasa mı yabana?
Sormuş gür sesiyle,
Bu seyyah meczuba.
Şaşkınlığa uğramış,
Verilen şu cevaba.
Ararım ben aşkımı,
Gezerim diyar diyar.
Söylesene bre evran,
Olur muyum hiç ağyar?
Anlat demiş Yeşim,
Nedir senin hikayen?
Aşktan mı ibaret,
Senin bütün efsanen?
Kopuz alıp başlamış
Anlatmaya meseli.
Yeşim'in yanıvermiş,
O kocacık yüreği.
Anlamış dinleyince,
Garibin kimliğini.
Bir tatlı ateş sarmış,
Uhrevi benliğini.
Zümrüt gibi bir alev
Sarmış dört bir yanını.
Dehlizin sahibi dev
Göstermiş seyranını.
Söylemiş büyüsünü
Cesmine sanki neşter
İnsana dönüvermiş
Kadim yeşil ejder.
O güzeller güzeli,
Karşılamış ozanını.
Şükretmiş girdiği ine,
Beklemiş vuslatını
İkisi de sarılmış,
Susamış dallar gibi.
Bir yeşerip bir solmuş,
Güzde yapraklar gibi.
Son nefesini vermiş,
Garibim yaşlı ozan.
Anda Yeşim haykırmış
Kara bahtına kızan...
Çıkmış koca mağaradan,
Ejderha Yeşim Hanım.
Haykırmış ta oradan,
Ne söylemiş bakalım?
Hayattan vazgeçtim ben,
Sonsuzluk bana ne gerek?
Sevdasını kaybedene,
Ölümdür artık son erek.
Atmış kendini zirvesinden
Yarılamış Kaff Dağı'nı.
Düşerken kabullenmiş,
Müebbet cezasını.
Ceza ki ona ödül,
Sevdiğine kavuşacak.
Ona engel olanlardan,
İntikamın alacak.
Böylelikle iki aşık,
Kucaklaşmış ölümle.
Sonsuzluk vuslat olmuş.
Kalmamışlar cürümle.
Saçma derseniz, değildir
Ey insanlar sözlerim!
Çünkü bu bir destandır,
Mümkündür tüm meselim.
Siz siz olun, sakın
Düşmeyin aşk oduna.
Aşık varsa ağıt yakın,
Kanmayın siz oyuna.
Sözüm bitti, kalmadı
Anlatacak hikayem.
Hoşçakalın ey insanlar,
Bu dizemdir nihayem.






Yorum bırakın