
Umut Akbal
Asla mutlu olamayacağımı fark ettim. Bir anda, ansızın. Sigara içecektim, yoğun yağış olan serin ama üşütmeyen bir Ankara öğleninde. Sigara içmek için balkona doğru ağır ağır adımlarım yerde sürüklendi. Ayak bileğime takılı bir gülle top varmış gibi. Sanki adım atmamı
istemiyormuş gibi ağırlık yapıyordu. İnadına sürüyordum ayaklarımı kaymayan zeminde.
Zorluyor ama gidiyordu. Bir şekilde, hayat gibi. Uzun hissettiren 27 adımdan sonra balkon kapısına ulaşabilmiştim. Sakindim, olabildiğince sakin. Hiç sakin olmamış bir insan gibi. İlk kez sakin kalıyor gibi. Sinir krizinin ardından gelen hıçkırıklarla dolu zırlaya zırlaya gerçekleşen o ağlamadan sonraki derin nefesi alıp sükunete ermiş bir sinir hastası gibi. O anları yaşamasaydı sakin kalmayacağını bilerek, doya doya o anı yaşayarak. Cebimdeki sigarayı çıkarttım. Yıllardır vazgeçmek istemediğim tek bağımlılığım. Vazgeçememek değil, vazgeçmemeyi istemek. Sevmek o bağlılığı ve bağımlılığı. Bir şeye tutunma arzusunu gerçekleştirdiği için elimde kalan tek şeyin o olduğunu bildiğim için biraz da. Biraz da bir sebep yaşamaya. Bu da olmasa hiçbir şeyim yok. Ne yaşamak için, ne hayatta kalmaya
çalışmak için. Hayatta kalma amacımı sağlayan tek şey, benim hayatımı günden güne kısaltıyor. Komik ve acı. Hayatın kendisi gibi. Bu hayattaki tutunduğum tek dalımı bir çift et parçasının arasına, sararmış kemiğimsi şeylere değecek kadar yakın koyduktan sonra eskilerden kalan tek hatıra olan, binlerce yıl önce atalarımızın bir ihtimale dayalı olan ısınma ve ışık kaynağını tek seferde zorlanmadan elde ederek ucunu ateşledim. İlk nefesi içime
çekmem asla, bu da eskilerden başka bir hatıra. Sebepsiz bir alışkanlık. İkinciyi de doya doya içime çeker ve bekletirim, tekrar nefes alamayacak gibi. Son nefesim gibi ciğerlerimde olabildiğince uzun süre tutarım ama o da gider. Oksijenim bu olmuş. Nefes aldırıyor bana. O gevrek ve hafif acıyı ciğerlerimde kısa bir süre misafir ettikten sonra kanımdaki nikotini ve beynimdeki serotonin reseptörlerini hissettim. Dudaklarım hafif aralandı ve çıkan tek bir cümle: Asla mutlu olamayacağımı biliyorum. Çaresizlik ve birkaç vaz geçmişlik. En keyif aldığım günlerde bile bu duyguyu bile hissediyor olmak beni yaralıyor. Yoruyor ve zorluyor.
Taşmak üzere olan bir bardakta son birkaç damlayı bekleme çaresizliği.





Yorum bırakın