
Ayşegül Erciyas
Sabahın ilk ışıklarında kaskatı kesilmiş şuh kadın
Fark etmiş ki boyamış bedeninin kanı her tarafını yatağın
Kalkamamış yataktan almış bir sancı
Başlamış kara kara ağlamaya
O böyle düşünürmüş:
Kimseler öğretmemiş hallolur her şey ağlamadan
Ayakucunda bir sel oluşmuş
Yüzerek çıkmış odadan
Öyle narin, öyle ince, öyle kırmadan...
Sorgulamamış hiç az önce yaşadıklarını
Yakmış ocağın altını
Demlemiş çayını ağırdan
Örmüş saçlarını, açmış bir türkü radyodan:
“Beni dertten derde salan
Ah aklımı başımdan alan...”
Dağlarken sesler ince ince arkadan
Başlamış etekleri tutuşmaya
Dolanmış evin bir ucundan diğer ucuna
Öylece atıvermiş kendini sokağa
Çırpınmış ve açmış ellerini yukarıya
Yalvarırken bir yandan tanrıya
Yağmur yetişmiş imdadına
Islanmış boydan boya
Bitmemiş çilesi doğdu doğalı
Şimdi de bunun sırasıymış
Bir ekmek arabasının ardına takılmış
Koştukça yerdeki yıldızları toplamış
Varamamış bulmak istediği yere
Ne anası varmış ne babası
Satmışlar üç tane ineğe
Doğduğunda “Kader” demişler kulağına
Düştüğünde toplanmış kalabalık başına
Boya demişler dudağında biriken kana
Sahiden şuh kadınmış Kader çocukluğunda
Belinde kırmızı kuşakla gelince bir adama
Aynı renk kaplamış tüm hayatını
Sahipsiz bir meleğin ahını
Ve almışlar beyazlığını
O da sokaklarda aramış kaybettiği hakkını
Koymuşlar bedenini bir toprağın altına
Hiç direnmeyen hayatı boyunca
İsyan etmiş orada varlığına
Lakin ne duyan varmış yine ne dinleyen
O zaman karar vermiş Kader
Ölüsüyle dirisinin bir olduğuna...






Yorum bırakın