Gençler, gideceğiniz bir yer var mı; yoksa sadece gidiyor musunuz?
Yolda – Jack Kerouac

HAYALLERİN ARDINDAKİ SIRLAR

,

Okuma Süresi

4–6 dakika

Kubilay Günay

Başını yavaşça kaldırdı ve doğrudan karşıya bakarak uzun uzun nefes aldı. Bir şeye
odaklanmış gibi, gözleri uzaklara kaymıştı. O kadar keskin bir bakıştı ki, sanki hasretle
beklediği bir şeyin ondan uzaklaşıp gidişini seyrediyordu. Şapkasını avuçlarına aldı ve
başparmağı ile işaret parmağı arasında sallamaya başladı. Bir süre sonra ters çevirip başına
yerleştirdi. Derin bir nefes aldığında, göğüs kafesi yukarı-aşağı doğru hareket ediyordu. Basit
olan eylemi gerçekleştirmesi gerekiyordu; ayağını kaldırmak ve bir adım atmak. Acaba
yapabilecek miydi, yoksa yapamayacak mıydı?
Yürümesi demek, hayallerine doğru uzanan uzun bir yolun başlangıcı olacaktı. Türkiye’nin en
büyük futbol kulüplerinden birinde oynama arzusu, onun yüreğinin derinlerinde yatan bir
sevdaydı. Sonunda kendini zorlamaya başladı, sanki birileri ayağına taş bağlamış gibi ağır
hissediyordu. Önünde bir futbol topu olduğunu hayal etti, tuttuğu bir takımın en değerli
oyuncusu olduğunu ve kullanacağı penaltı atışının takımına şampiyonluk getireceğini
düşündü. Stadyum hıncahınç dolu, tüm seyirci onun ismini sayıklıyordu; Mehmet! Mehmet!
Mehmet! Gerçekten de orada olduğunu görmeye başladı. Sanki birisi onu oraya ışınlamış
gibiydi.
Mehmet, topun başına geçti ve tüm dikkatleri üzerinde topladı. Stadyum sessizleşti, sadece
Mehmet’in kalbinin atışları yankılandı. Gözleri kapalıyken bile topun yerini hissedebiliyordu.
Gözlerini açtığında, topu sert bir şekilde kaleye gönderdi; top ağlarla buluştu ve stadyumda
büyük bir coşku başladı. Mehmet, takım arkadaşları tarafından havaya atıldı ve seyircilerin
çığlıkları arasında kendini kaybetti.
Oyuncu gözlüğünü çıkarıp gerçek hayata döndüğünde, gözlerinin önünde hâlâ stadyumdaki
görüntüler vardı. Kendi kendine güldü, çünkü sanal bir oyunda olduğunu hatırladı. Bu başarı,
Mehmet’in kendine olan güvenini yeniden şekillendirdi. Topa vurduğu her seferde, kalbinde
bu başarının gerçek olabileceğine dair bir kıvılcım yanıyordu. Kendine olan inancı,
stadyumun coşkusunda bulduğu güçle, gerçek dünyadaki mücadelelere karşı daha dayanıklı
hale gelmişti. Artık okuluna doğru gidip, sevdiği kız Ayşe’ye açılabilirdi.


Okula vardığında ilk iş sınıfına çıkmak oldu. Çantasını sıraya bıraktıktan sonra montunu
duvar askılığına yerleştirdi. Gözü Ayşe’yi aradı ama sınıfta yoktu. Yakın arkadaşı Tuna’nın
yanına gidip sohbet ederken bir yandan da Ayşe’nin gelip gelmediğini kontrol ediyordu.
Konuşmayı bitirdikten sonra kıza söyleyeceği kelimeleri tekrar düşündü, bu konuda bir
şeylerin ters gitmesini istemiyordu.

Ayşe onun için yedinci sınıfların en güzel kızıydı ve onunla aynı sınıfta olduğu için kendini
şanslı hissediyordu. Annesinin ona verdiği nazar boncuğunu sürekli yanında taşırdı, bu
yüzden cebini kontrol etti, yerinde duruyordu. Eğer yanında olmasaydı, planı başka bir güne
sarkacaktı. Nihayet Ayşe kapıda gözüktüğünde, yanına gitmeye karar verdi. Ellerini cebine
sokarak yürümeye başladı. Biraz gergindi fakat bunu belli etmek istemiyordu. Ayşe’nin yalnız
olduğu gördü, yanına doğru sokuldu ve söze girdi:
“Kız Ayşe, naber?”
“İyi Memo, sen?”
“İyi ne olsun. Seni gördün daha iyi oldum.”
“Nasıl yani?”
“Yok bir şey. Ayşe, ben seninle bir şey konuşacaktım.”
Ayşe, Mehmet’e dinliyorum der gibi bir bakış attı. Mehmet’in kalbi o kadar hızlı çarpıyordu
ki, bir an yapamayacağını hissetti. Biraz daha vakte ihtiyacı olduğunu düşündü.
“Ayşe, on gün sonra okul futbol takımının oyuncu seçmeleri var. Biliyor musun?”
“Evet, haberim var. Bunu mu söyleyecektin?”
“Beraber gidelim mi? Hem bana destek vermiş olursun, hem de eğlenirsin.”
Ayşe, Mehmet’i gözleriyle süzdükten sonra;
“Sen bana çıkma mı teklif ediyorsun?” diye sordu.
Mehmet küçük küçük terlemeye başladı. Artık bu işin bir geri dönüşü olmadığını biliyordu.
“Evet dersem kızar mıydın?”
“Yoo, neden kızayım ki?”
“O zaman evet. Kabul ediyor musun?”
Ayşe elini çenesinin altına doğru götürüp düşünmeye başladı.
“Bir şartla, eğer o seçmelerde gerçekten başarılı olursan, seninle çıkarım,” dedi Ayşe
gülümseyerek.

Mehmet çok mutlu olmuştu; bu mutluluk, seçmelere daha fazla motive olmasını sağladı. Kıza
açılmak için oynadığı sanal futbol maçı, ona ilham olmuştu. Gerçekte, seçmelere katılma gibi
bir arzu içinde değildi.


Seçme zamanı gelmişti ve Mehmet, yakın arkadaşı Tuna ile birlikte top sektiriyordu. Ayşe ise
tribünde yerini almıştı. Sanal oyundaki penaltıyı başarıyla atmak, Mehmet’in sadece sanal bir
dünyada değil, gerçek dünyada da benzer bir başarıyı yakalayabileceğine dair umut ışığı
olmuştu. Bu başarı, ona gerçek seçmelerde daha önce hiç hissetmediği bir istek ve cesaret
verdi.
Mehmet’in annesi Fatma Hanım, tek oğlu olan Mehmet’in sürekli cebinde taşıdığı nazar
boncuğunu formasının iç kısmına çengelli iğneyle tutturmuştu. O yüzden Mehmet, bugün
kendini şanslı hissediyordu. Dönüp Ayşe’ye doğru baktı. Artık tek şansı nazar boncuğu
değildi, boncuk onun için ne kadar özelse, Ayşe’de o kadar kıymetliydi.
Seçmeler başladığında Mehmet için her şey zorlaşmıştı. Tuna bir önceki turda elendiği için
biraz morali bozuktu. Başını çevirip Ayşe’ye baktığında, Ayşe ona ‘her şey yolunda’ der gibi
bir işaret çaktı. Top Mehmet’in ayağına geldiğinde, önündeki rakip bir anda kayıp yere düştü.
İzleyen grup arasından kahkahalar yükselirken, Mehmet topu sürmeye devam ediyordu. Bir
başka rakibi daha müdahale etmek isterken yerde kalmıştı.
Arkadaşları ona olan tezahüratın sesini yükseltmeye başlamıştı ki, Mehmet kaleci ile karşı
karşıya kaldı. Kaleye doğru cılız bir şut attı. Kaleci topu nazikçe almaya çalışırken, top
elinden kaydı ve top ağlarla buluştu. Takım arkadaşları Mehmet’e doğru koştu ve sarılıp,
sevindiler. Bu gol sayesinde seçmeleri de kazanmış oldu. Böylece hem sevdiği sporu
yapacaktı hem de sevdiği kızla birlikte olacaktı, o yüzden çok mutluydu.
Mehmet ile Ayşe, Tuna ile konuşup uğurladıktan sonra, evlerine doğru yola koyuldular. Ayşe,
Mehmet’e elini uzattı. Mehmet onun elini tuttuktan sonra yanağına tatlı bir buse kondurdu.
Yol boyunca eski anılardan konuşup anın tadını çıkardılar; birbirlerine şakalar yaparak ve
gülüşerek zaman geçirdiler.
Seçmeler sırasında Mehmet’in stresli hali ve onun başarısını görmek istemesi, Ayşe’nin
içindeki sihirli güçleri ortaya çıkarmıştı. Ancak bunu ondan saklama kararı aldı, bir özgüven
kaybı yaşamasını istemiyordu. Bir gün Ayşe, sihirli yeteneklerini Mehmet’e söylese bile, bu
sırrı bir ömür boyu saklayacaktı. Ayşe’nin sırrı, Mehmet’in hayatında önemli bir yer edindi

ama o, bu gizemin ardındaki gerçekleri hiç öğrenmeden, her zaman onun yanında ve
destekçisi olarak kalacaktı.

Yorum bırakın