
H. Sivia/Çeviren: Bünyamin Tan
“Letty,” dedi Bay DeBrugh lületaşından çektiği uzun nefesler arasında, “iyi bir hizmetçi oldun. Bayan DeBrugh’a ve bana on beş yıl boyunca hizmet ettin. Artık bu hayatta fazla zamanım kalmadı ve bilmeni isterim ki Bayan DeBrugh ve ben öldükten sonra da sana çok iyi bakılacak.”
Letty, Bay DeBrugh’un meşe panelli çalışma odasındaki sandalyelerin tozunu almayı bıraktı. İçini çekti ve ağır bir kanepede oturmuş, piposunu üfleyerek odanın öbür ucundaki hiçliğe bakan adama doğru döndü.
“Bu şekilde konuşmamalısınız Bay DeBrugh,” dedi. “Karanlık yollardan henüz çok uzakta olduğunuzu biliyorsunuz.” Durakladı ve sonra tekrar toz almaya ve konuşmaya devam etti. “Ve ben, ben sadece sıradan bir insanın sizin gibi nazik bir işverene yapacağı şeyi yaptım, efendim. Özellikle de benim için yaptığınız onca şeyden sonra.”
Adam bir şey söylemedi ve o da işine devam etti. Elbette onun için çalışmayı seviyordu. On beş yıl önce bir ajansta tanıştığından beri bu nazik yaşlı adama hayrandı. Bir insan daha iyi bir efendi isteyemezdi.
Ama bir de ev sahibesi vardı, Bayan DeBrugh! Letty’nin endişelenmesine neden olan oydu. Onun dırdırcı dili ve sert azarları yüzünden Letty’nin çok daha önce işi bırakmamış olması şaşılacak bir şeydi.
O da bırakacaktı ama geçirdiği korkunç hastalık ve Bay DeBrugh’nun bulabildiği en iyi doktorların yardımıyla yendiği hastalık vardı. Bayan DeBrugh ona ne kadar acı çektirirse çektirsin, bundan sonra işi bırakamazdı. Ve böylece hiç yorulmadan, her zaman memnun etmek için çabalayarak saatlerce işine devam etti.
Çalışma odasından çıktı, büyük kapıyı sessizce arkasından kapattı, çünkü yaşlı Bay DeBrugh kanepenin derinliklerine, huzurlu uykunun âlemlerine gömülmüştü ve onu rahatsız etmek istemiyordu.
“Letty!” diye tiz bir sesle bağırdı Bayan DeBrugh koridorun sonundan. “Bu resimleri al ve hemen tavan arasına götür. Bay DeBrugh’a da buraya gelmesini söyle.”
Letty resimlere doğru gitti.
“Bay DeBrugh uyuyor,” diyerek son emre neden itaat etmediğini açıkladı.
“Bunu yakında düzelteceğim! Tembel ihtiyar! Bütün gün dişlerinin arasında o pis kokulu piposuyla uyuyor. Zerre kadar neşesi olsaydı, dışarı çıkar ve çiçeklerle uğraşırdı. Zaten çok uyuyor. Onun için iyi değil.”
Letty onun çalışma odasının kapısını açtığını ve kocasına bağırdığını duydu.
“Hector DeBrugh! Uyan!”
Letty’nin neler olup bittiğini merak ettiği bir sessizlik oldu. Sonra Bayan DeBrugh’un terliklerinin çalışma odasının parke zemininde çıkardığı gürültülü tıkırtıyı duydu ve kadının Bay DeBrugh’un ödünü patlatıp onu korkutarak uyandıracağını anladı. Bayan DeBrugh’nun kocasının ceketinin yakalarını kavradığını ve onu sandalyeye doğru ileri geri salladığını duyduğunu bile hayal edebiliyordu.
Sonra çığlığı duydu. Çalışma odasındaki Bayan DeBrugh’dan aniden gelen bu çığlık Letty’nin bir an için korkudan aklını kaçırmasına neden oldu. Ardından düşen bir bedenin gümbürtüsü ve devrilen bir mobilya parçasının takırtısı geldi.
Letty aceleyle odadan çıkıp koridora geçti ve çalışma odasının açık kapısından içeri girdi. Bayan DeBrugh’nun baygın bir hâlde yere yığıldığını ve yanında da devrilmiş bir kül tablası olduğunu gördü. Ama gözleri ne kadında ne de tepside kaldı. Onun yerine, Bay DeBrugh’un kanepede hareketsiz duran bedenine odaklandı.
Yere yığılmıştı, başı bir yana eğilmişti ve Bayan DeBrugh’un onu sarsmasından dolayı ağzı açık kalmıştı. Lületaşı dişlerinin arasından kaymış ve soğuk külleri pantolonunun üzerine saçılmıştı.
O anda bile, gözlerinden yaşlar akmaya başlamadan önce, Letty yaşlı adamın öldüğünü biliyordu. Sadece birkaç dakika önce kendisine söylediği sözlerle ne demek istediğini biliyordu.
***
Kısa bir süre sonra gelen ve yaşlı adamın öldüğünü açıklayan doktorun yorumu “Kalbi” oldu. “Ölmesi gerekiyordu. Bugün, yarın. Yakında.”
Daha sonra Bayan DeBrugh’u yatağına yatırdı ve Letty’ye döndü.
“Bayan DeBrugh sadece hafif bir şok geçiriyor. Yapabileceğim başka bir şey yok. Uyandığında yatakta kalmasını sağlayın. Günün geri kalanında.”
Adam oradan ayrıldı ve Letty evde garip bir soğukluk hissetti, Bay DeBrugh hayattayken olmayan bir soğukluk. Aşağı indi ve gerekli olacağını bildiği birkaç telefon görüşmesi yaptı. Daha sonra, Bayan DeBrugh kendini daha iyi hissettiğinde, başka düzenlemeler de yapılabilirdi.
Çalışma odasındaki mobilyaları düzeltti, Bay DeBrugh’un her zaman yerinden oynattığı kanepeyi tekrar yerine yerleştirdi. Sonra lületaşındaki külleri temizledi, sildi ve her zaman sakladığı duvardaki küçük cam dolaba dikkatle yerleştirdi.
Artık zamanın farklı olacağını biliyordu. Onun ne dediğini hatırladı. “Sana iyi bakılacak.” Ama başka bir şey daha vardı. “Bayan DeBrugh ve ben gittikten sonra.”
Letty artık gözyaşlarını tutamıyordu. Bir sandalyeye çöktü ve gözyaşları sel olup aktı.
Ama zaman her zaman geçer ve onunla birlikte bütün acılar için iyileştirici bir merhem olur. Önce cenaze töreni vardı. Sonra diğer düzenlemeler geldi. Bir de Bayan DeBrugh’un hiç bahsetmediği vasiyeti vardı.
Letty’nin elleri olmasaydı eşyaları çürüyüp gidecekti. Her zaman onun toz bezi çalışma odasını tertemiz yapardı. Kanepe her zaman yerli yerinde, pipo da temiz ve parlak bir şekilde dolabın içindeydi.
Bayan DeBrugh’da farklı bir sertlik vardı. Artık Letty’yi her gün bir köle gibi çalıştırmakla yetinmiyordu. Daha da dayanılmaz olmuştu.
Cumartesi öğleden sonraları izinli olma ayrıcalığını elinden almak gibi küçük şeyler vardı. Ve ara sıra Letty’nin haftalık ücretinin “unutulması”.
Bir keresinde Letty gece evden ayrılmayı, birkaç giysisini toplayıp evden sonsuza dek gitmeyi düşündü. Ama bu aptalcaydı. Gidecek bir yeri yoktu ve hizmetçilik için çok yaşlanmıştı.
Üstelik Bay DeBrugh ona bakılacağını söylememiş miydi? “Bayan DeBrugh ve ben öldükten sonra.” Belki de daha fazla yaşamayacaktı.
Ve bir sabah Bayan DeBrugh Letty’yi konuşmak için yanına çağırdı. Letty’nin beklediği ve korktuğu saat gelmişti.
Konuşurken Bayan DeBrugh’un sesinde sert, kibirli bir ton vardı. Artık efendi oydu. Düşünecek bir Hector yoktu.
“Letty,” dedi, “bir süredir evi kapatmayı düşünüyordum. Burada çok yalnızım. Şehre gidip kız kardeşimle yaşamak niyetindeyim. Gördüğün gibi artık sana ihtiyacım olmayacak. Önümüzdeki iki gün içinde ayrılacağım. Özür dilerim.”
Letty’nin nutku tutulmuştu. Korkunç bir şey bekliyordu ama bunu değil. Böyle bir şey olamazdı! Bayan DeBrugh yalan söylüyordu! Korktuğu şey vasiyetiydi. Letty, Bay DeBrugh’un sözünü hatırladı.
Yine de şikâyet etmedi. Tek söylediği, “Yarın gideceğim.” oldu.
O gece eşyalarını topladı. Kesin bir planı yoktu ama bir şeyler çıkacağını umuyordu.
***
Uyku kolay gelmiyordu, bu yüzden Letty yatağına uzandı ve yaşlı Bay DeBrugh’u düşündü. Onun odada kendisinden önce olduğunu, kanepeye uzandığını ve lületaşını uzun uzun üflediğini hayal etti. Hatta gri dumanın kıvrıla kıvrıla yukarı doğru süzülüşünü bile hayalinde gördü… Bu uykuydu. Sonra bir sıçrayışla aniden uyandı. Kesinlikle bir çığlık duymuştu. Ama hayır.
Ve sonra, gece rüzgârı kadar yumuşak ve sessiz bir fısıltı geldi: “Letty.”
Yavaşça sessizliğe gömüldü ve alnından serin bir esinti geçti. Birden terden ıslandığını hissetti. Dikkatle dinledi ama fısıltı tekrarlanmadı.
Sonra sessizce yataktan kalktı, terliklerini giydi ve üzerine bir bornoz geçirdi. Aynı sessizlikle odasından çıktı ve koridorda Bayan DeBrugh’un yatak odasına doğru yürüdü.
Gecenin bir yarısı uyandırıldığı için içerideki kadının öfkesinden korkarak kapıyı usulca tıklattı. Cevap gelmedi, odanın içinden de ses gelmedi.
Letty ne yapacağını düşünerek tereddüt etti. Ve bir kez daha o serin, ölüme benzeyen esintiyi hissetti ve gece rüzgârının iç çekişinden bile daha zayıf olan fısıltıların en zayıfını duydu: “Letty.”
Kapıyı açtı ve ışığı yaktı. Bayan DeBrugh yatakta uykuya dalmış gibi yatıyordu ama Letty, tıpkı Bay DeBrugh hakkında bildiği gibi, bunun uykudan daha fazlası olduğunu biliyordu.
Hemen doktoru aradı ve çok geçmeden doktor geldi, uykusuzluktan gözleri ağırlaşmıştı.
Cesede baktıktan sonra, “Ölmüş,” dedi. “Muhtemelen bir şok geçirmiş. Korku, kâbus ya da kalbinin dayanamayacağı bir şey. Her zaman önce onun öleceğini düşünmüşümdür.”
Letty odadan yavaşça çıktı, hâlâ bornozu ve terlikleri giyili hâlde merdivenlerden indi. Doktor onu takip etti ve yanından geçerek kapıdan dışarı çıktı.
Sanki görünmeyen bir güç tarafından yönlendirilmiş gibi Bay DeBrugh’nun çalışma odasına doğru yürüdü. Bay DeBrugh’nun her zaman oturduğu kanepenin yanındaki lambayı yaktı ve lambanın hafifçe yerinden oynadığını fark etti.
Odada başka bir şey vardı, eski günlerin bir anısı. Önce masanın üzerinde bir tür yasal belge gördü ve orada olmasına şaşırdı. Başlığında şöyle yazıyordu: Hector A. DeBrugh’un Son Vasiyeti ve Vasiyetnamesi. Kısa bir belgeydi. Baştan sona okudu ve Bay DeBrugh’un kendisine verdiği sözde doğru söylediğini anladı.
Masanın üzerindeki vasiyetnamenin yanında başka bir nesne vardı ve o anda odadaki “başka bir şeyin” ne olduğunu anladı.
Lületaşı! Orada, belgenin yanında duruyordu ve ince, grimsi bir duman sarmalı ondan yukarı, tavana doğru yükseliyordu.
Letty artık hiçbir şeyi merak etmiyordu.





Yorum bırakın