
Robert E. Howard/Çeviren: Emrecan Doğan
Hayatımın çoğunu petrole hücumu yaşayan şehirlerde geçirmiş biri olarak parçalanmış ve ezilmiş insanların görüntüsüne yabancı değilim. Makine kazaları, bıçak darbeleri, ateşli silah yaralanmaları ve diğer talihsizlikler nedeniyle acı çeken, kan kaybeden ve ölen adamları hatırlamak istemeyeceğim kadar çok gördüm. Yine de bence en mide bulandırıcı manzara; sakat bir kedinin kaldırımda topallayarak yürürken zarından sarkan kırık bacağını arkasından sürüklemesiydi. Hayvan parçalanmış, küçücük kalmış bacağının üzerinde yürümeye çabalıyor, arada bir sıradan bir kedinin sesine çok az benzeyen alçak inleme çığlıkları atıyordu.
Acı çeken bir hayvanı görmek özellikle üzücü bir şeydir; umutla ya da ona benzer bir yaşama sebebiyle sulandırılmamış çaresizlikle iç içe geçmiş bir umutsuzluk onun durumunu bir bakıma yaralı bir insanınkinden daha trajik ve berbat bir manzara haline getirir. Bir kedinin ıstırap çığlığında, kara kozmik çukurların tüm kör ve dipsiz ıstırapları birleşmiş gibi görünür. Ormandan gelen bu çığlık, anlatılamayacak kadar uzakta kalmış bir Geçmiş’in ölüm uğultusu, insanlık tarafından unutulmuş ve inkâr edilmiş ama bilinçaltının derinliğinde hala uyanık duran şey, hayvani bir ağızdan çıkan keskin bir çığlıkla ürpertici bir anıyı uyandırır.
Kedi sadece acısında ve ölümünde vahşi Geçmiş’i hatırlatmaz. Öfke çığlıklarında, aşk çığlıklarında, çimenlerin üzerindeki süzülüşünde, kısılmış gözlerinde arsızca yanan arzuda, tüm hareketlerinde ve adımlarında yabana olan yakınlığını, yabaniliğini ve insana olan küçümsemesini ilan eder. [1]
Yine de köpekten aşağı olan kedi, insana daha çok benzer. Çünkü kibirli ama köle, açgözlü ama titiz, tembel, şehvetli ve bencildir. Bu sonuncu özellik aslında kedigillerin baskın özelliğidir. Kendileri son derece bencildir. Kendine duyduğu sevgide küstah, samimi ve utanmazdır.
Karşılığında hiçbir şey vermeden her şeyi talep eder; o bunu aç, hırçın ve kendine acıyarak titriyormuş gibi görünen mızmız miyavlamalarıyla talep eder ve Dünya’nın geri kalanını ihanetle ve aralarındaki anlaşmayı bozmakla suçlar. Onun pinti gözleri şüpheci ve açgözlüdür. Tavrı hem kibirli hem de aşağılayıcıdır. Sırtını bükerek kendisini insanın bacağına sürter, kendini acındırmaktadır, o sırada gözleri parıldayan tehditler savurmakta ve pençeleri yastıkların kılıflarının içini dışını parçalamaktadır.
Taleplerinde aşırıdır ve nimete şükretmez. Onun tek dini kedilerin ilahi haklarına olan sarsılmaz inancıdır. Köpek sadece insan için; insansa yalnızca kediler için vardır. İçe dönük olan kedi her daim kendisini evrenin merkezinde görür. Onun dar kafatasında bundan daha ince duygulara yer yoktur.
Boğulan bir yavru kediyi oluktan çıkarın ve ona üzerinde uyuyabileceği yumuşak bir yastıkla istediği kadar süt verin. Tüm işe yaramaz ve benmerkezci hayatı boyunca onu koruyup kollayın, şımartın ve pohpohlayın. Karşılığında sana ne mi verecek? Kürkünü okşamana izin verecek; büyük bir iyilik yapan biriymiş gibi sana küçümseyici bir mırıltı lütfedecek.
Minnettarlığının kanıtları burada sona eriyor. Damınız başınızın üzerindeyken yanabilir, haydutlar içeri girebilir, karınıza tecavüz edebilir, Theobald amcanın kafasına vurabilir ve yastık altı ettiğin altınlarının nerede olduklarını söyleyene kadar seni başparmaklarından tavana asabilirler. Ortalama bir köpek, Theobald amcayı savunurken canını verebilirdi. Ancak şişko ve şımarık kedin ilgisizce bakmakla yetinecektir; senin adına hiçbir çaba göstermeyecek ve her şey olup bittikten sonra muhtemelen korunmasız cesedinizden kendisine bir ziyafet çekecektir. [2]
Çevirmen Notları
[1] Buradan itibaren kedi erkektir. Bunu Türkçe yapısında belirtemeyeceğimden dolayı dipçeyle belirtmeyi uygun görüyorum. Howard aynı zamanda okuruna da erkek olarak kabul ediyor ve ona göre sesleniyor. Bunu ileriki satırlarda daha açık bir şekilde görebilirsiniz.
[2] Metin yaklaşık 7 sayfalık olduğundan parça parça çevirmeyi uygun gördüm. Üstelik metnin hacmi nedeniyle dergide yayımlamak zor olacaktı. Çeviri gelecek sayıda devam edecektir.





Yorum bırakın