
Fedâî
Koynuma kıvrılınca gözlerin mahmur düştü
Nabzını dinledikçe aklıma tambur düştü
Kanunum hırpalandı, keman yayını söktü
Sazendenin elinden mızrap ve santur düştü
Gönül kasırlarında öyle inledin ki sen
Bî-sütun zirvesinden Ferhad'ın kambur düştü
Kapkaranlık gecede ışık doldu odama
Gözyaşımın şavkına gözlerinden nur düştü
Pamuktan zarif tenin yaktı göğüs ucumu
Yandı tüm günahlarım, işlenen kusur düştü
Dudakların dağladı lügatta ki yarayı
Örtüldü utançlarım, sözümden fütur düştü
Kalbime yazacaktım verdiğin her buseyi
Saymaya başladıkça, sayı ve küsur düştü
Söz ehliyim, şeydayım, gencim, delikanlıyım
Ayrılık vadisinde kahroldum, gurur düştü
Ahlakı unuttum ya, edebi şaşırdım ya
Yirmi yılın mirası, bildiğim düstur düştü
Emrini almak için, tırmandım günler boyu
Tanrı seni kıskandı, ben düştüm ve Tûr düştü
Vuslatın hisarını yıktı depresyonlarım
Bir goncacık gül için laleden huzur düştü
Akıl seninle canlı, mantık seninle vardı
Şairinin beyninde kaynayan şuur düştü
Gözlerinden başka bir nimeti istemedim
Oruca niyetlendim gel gör ki sahur düştü
Uğrunda yalvarmayı kendime şiar ettim
Dur sözüme binaen nefsine hep vur düştü
Öfkelenmek istedim, küsüp gitmek istedim
Çaresizlik öyle ki fedain mazur düştü






Yorum bırakın