
Kaan İlgezdi
Korku, insanoğlunun en temel duygularından biridir. Bir tehlike ve yabancılık hissinin insanda uyandırdığı dehşetin yansıması diyebiliriz korku için. Bir doğal reaksiyon, yaşama içgüdüsünün otokontrol şekilde devreye girmesiyle insanı tüm hücrelerinden kuşatan bu keskin ve soğuk duygunun zararları ve yararları tartışılamaz. Ateşin icadı, silah yapımı, güvenlik kameraları, alarmlar hep korkuyu def edip, tehlikeden emanette olma hissiyle alakalı değil midir bakıldığında? Ancak bunun dışında korku türleri var ve bunlar ya genetik yoluyla aktarılan yahut travmaların yol açtığı yıkıcı korkulardır. Mesela gen aktarımıyla alakalı olan korkularımızdan biri yükseklik korkusudur. Evrimin Homo Habilis aşamasındayken primat atalarımızın ağaçlar arasında hoplaya zıplaya gezerken doğrudan veya dolaylı yoldan (kötürüm kalma) ölümle yüzleşmesi yani yok oluş korkusundan öte gelir bu durum. Travmatik korkulara örnek olarak kapalı alan korkusu yani klostrofobi olarak verilebilir mesela.
Şimdi basitçe korku türlerine bir bakış attık. Bir şey fark ettiniz mi? Korku duygusunun temelinde yatan bir gereksinme var. Korkunun birincil amacı güven ve emanet hissiyatıdır. İnsanı olası tehlikelere dair içgüdüsel anlamda uyarır. Vücutta stres ve adrenalin salgısı artar. Göz bebeklerinde büyüme olur ve tüm vücut kendisini savunmaya hazır yırtıcı bir hayvan gibi hazırlar. Yani korkunun fark etmesek de en temel amacı, insanı koruma ve tehlikeye karşı hazırlamasıdır. Dolayısıyla insanı bugüne kadar hayatta ve diri tutan şey ne aşktır ne de savaş. Korkudan başkası değildir.
Peki, insanı diri tutan şey aynı zamanda öldürmez mi? Öldürme ihtimali yaşatma ihtimalinden daha yüksektir. Çelişkili olduğumu düşüneceksiniz ancak aslında hayır. Çünkü, korkuya karşı dengeyi sağlayabilirsen bu uyarıları doğru şekilde algılar ve ona göre hareket edersin. Korku anındaki cesaret hayat kurtarır. Tam tersi ise ölüme götürür.
Peki, korkunun başka bir amacı daha yok mudur? Elbette vardır, olmaz olur mu? Bunu en güzel ifade eden kişi de Karanlık Fantezi en önemli temsilcilerinden H. P. Lovecraft’tır tabii ki:
“Korkunun amacı korkutmak değil, sorgulatmaktır.”
Korkunun sorgulatma amacı da nedir? İnsanı dört bir yanından çevreleyen bu duygu bir şeyi nasıl sorgulatır ki? Cevabı, birincil amacında yani korumada gizlidir diye düşünüyorum. Korku nesnesi bir olgu veya nesne karşı duyulan bu hissin arkasındaki sebebi araştırmak için dürter insanı ve bu sıkıntının çözülmesi gerektiğini hatırlatır. Yine burada bir koruma ve insanı hazırlama fonksiyonu vardır. Aslında Lovecraft bunu söyleyerek, insandaki korkunun birincil değil ikincil fonksiyonundan bahsetmiştir. Kendi yazdıklarında da insana kendi karanlığı, çaresizliği ve acizliğine dair sorular sordurtur bakıldığında. Koskoca bir evren ve o evren var olan güçlü varlıkların karşısında savaşlar çıkaran, buluşlar geliştiren, kanlı devrimler yapan insan ırkının aslında ne kadar küçük ve değersiz olduğunu gösterir bize. Korku gibi içeriği ve alt metni zengin bir duygunun ikincil fonksiyonunun söylenişte basit ancak pratikte insana nice şeyler kattığını görmek yüzümde yarım bir tebessüm bırakıyor…
Velhasıl korkularımız, endişelerimiz ve arkalarında saklı olan sebepler biz insanlara nice şeyler öğretmekte ve öğretmeye de devam ediyor. Korku haylaz bir belalı olduğu kadar bilge bir öğretmendir de. Esas mesele yabancılık ve tekinsizlik hissinden mamul bu duyguyu tanıyarak, korkunun elini tutmaktır.





Yorum bırakın