Gençler, gideceğiniz bir yer var mı; yoksa sadece gidiyor musunuz?
Yolda – Jack Kerouac

BİR KİTABI HİSSETMEK – CİNGÖZ’ÜN ESRARI

,

Okuma Süresi

2–3 dakika

Ömer Küçükdevrez

Selam kıymetli kitap dostlarım. Kıymetli diyorum, çünkü bu devirde, yaşadığımız teknoloji çağında bağımlı olduğumuz sosyal medyadan biraz da olsa uzaklaşıp; kitaplar ve dergiler hakkında bu tarz yorumları okumak isteyenler benim için kıymetli sıfatını fazlasıyla hak ediyor.

Kıymetli kitap dostlarım, sizlere bugün Peyami Safa’nın “Server Bedi” mahlasıyla kaleme aldığı “Cingöz’ün Esrarı” romanı hakkında birkaç söz söylemeye geldim. Birçoğunuz Cingöz Recai’yi duymuş yahut bugüne kadar belki de hiç duymamış olabilirsiniz. Ben, genelde okuduğum kitaplar hakkında yorum yaparken asla kitabın konusundan, içeriğinden çok bahsetmem. Kendim de kitap ile ilgili araştırma yaparken çok konusuna vakıf olmak istemem. O yüzden, bu kitapla da ilgili çok malumat vermekten ziyade bende uyandırdığı coşku ve heyecanı aktarabilmeyi ümit ediyorum. 

Kitap ile ilgili bilgi almak isteyen dostlar da elbet olacaktır. Bu, “Cingöz Recai serisi nedir?” , “Kaç kitaptır?” , “Ne zaman yazılmıştır?” vs. gibi soruların cevapları, bana göre on dakikalık Google araması ile kavranacak şeylerdir. Bunu da açıklamamın sebebi de, bir kitap hakkında kişinin kendi yaptığı üç beş dakikalık araştırmanın, kişiye o kitabı daha cazip kılmakta olması, kitabı alıp okuduğunda emeğinin karşılığını ziyadesiyle alacağı zevkte olduğundandır. 

Evet, tekrar Cingöz’e tekrar dönecek olursak, bu güzel kitabı yaz tatilinde plaj çantama atmıştım. Tahminimce, “Güneşlenirken beşer onar sayfa kitabı okuyup, hem denizin, hem güneşin, hem de kitabın tadını uzun uzun çıkarırım.” diyerek kendimce ufak hesaplar yapmıştım. Ağustos ayının hemen başlarında, Balıkesir’in çok tatlı bir plajında kuruldum şezlonguma. Hava çok güzel, deniz harika, dalga sesleri ASMR tadında… Yani, kitap okumak için tüm şartlar, tam kıta esas duruşta…

Önce kapağı incelemek özenle, sonrasında da arka kapak yazısını okumanın bana verdiği his tarifsiz. Uzun uzun, acele etmeden önsöz ve editör notu okumaları bittikten sonra artık tam konsantre kitaba başlama zamanı! Heyecan ve beklenti çok yüksek. Daha önce üç Cingöz Recai romanı okumanın verdiği tecrübeyle, heyecanım ve merakım zirvede.

Üç, on, elli, yüz yirmi sayfa… Aman Allah’ım, koca sahilde sanki sadece ben, Cingöz Recai ve Türk Zabıtası’nın en ünlü memuru Mehmed Rıza… Zaman durmuş gibi, deniz köpürmüyor, rüzgâr esmiyor gibi. Yüz elli sayfa, yüz seksen… Sanki Cingöz Recai’nin soluğu ensemde, sanki Mehmed Rıza yanımda. Nefes almayı unutuyorum ve üç saat içinde iki yüz elli sayfa bitiyor. Uzun uzun, doyasıya okuma planı yaptığım bu eşsiz eser, üç saat içinde bir solukla bitiyor. Rüzgâr yeniden esmeye başlıyor, denizden dalga sesleri yeniden kulaklarıma vuruyor. Çocuklar tüm heyecanlarıyla kaldıkları yerden sağa sola koşturuyor.

Yorum bırakın