Abdullah Emre Aladağ

Azgın dalgalarla fokurdardı Bahr-i Sefid,
Sularında yatardı, arslan binlerce yiğid.
Levendlerin içinde bir kocamış er vardı,
Öyle kocamış ki, saçları yekpare kardı.
Ahzar Baba derlerdi, bu levendin adına,
Korkup efsane yazardı, cümle âlem namına!
Daim donanırdı baştan ayağa bir yeşil,
Bir bakışı düşmanını, eder idi sersefil.
Tek gözü kör oldu, bir Frenk ile cenkte,
Alıvermişti gözünü, bir kılıç darbesiyle.
Kadırgası Yelbüke, süzülürdü ummanda,
Saldırmaya hazırdı, en talihsiz zamanda.
Başlığı evrandı, göğe hiddetle bakan,
Tıpkı adına yaraşır, suyu hışmıyla yakan.
Göründü mü uzaktan, başlar idi bir sağnak,
Anlar idi ehl-i küfür, şimdi kıyamet kopacak!
Serdümen Kam Bilgen, yürütürdü gemiyi
Bu bozkırlı, ne bilirdi suda cenk etmeyi?
Efsunlardı taşını, gizli bir fısıltıyla,
Gökten şimşek yağardı, bin bir parıltıyla.
Yelbüke’nin tayfası, meşhurdu hep ezelden,
Hiçbir gemi kaçamazdı, onlarla bu cedelden.
Hepsi birer ifritti, suyu narıyla yakan,
Lambalara hapsolmuş, sonsuz mahpusta yatan.
Kimi yılan gözlüydü, kimi de öküz başlı,
Ben-i Âdem’den eski, kadimden de yaşlı.
Damarlarında dolanır cehennemi bir sihir,
Denk değildi efsunlarına namlı hiçbir zehir.
Bir gün yine giderken, o güzel Türk gölünde,
Sahir Paşa belirdi, bir kayalık önünde.
Sahir Paşa, mahirdi büyü ile tılsımda,
Bu maharetin esrarı, saklıydı atasında.
Fırkateyni Bayülgen, zarafetle salındı,
Sandılar ki, Yelbüke’ye alay edip tısladı.
Firar etti lambasından bir düzine ifrit,
Hiçbir güç vuramazdı, artık onlara kilit!
Bilgen göğe bakıp taşına fısıldadı,
Gökte öfkeli nida, coşkuyla hırıldadı!
Koptu bir fırtına, sanki tufana gebe,
İşte şimdi başladı, bu şenlikli debdebe!
Kıpırdadı dudakları, Kaptan Sahir Paşa’nın
Acep zamanı mıydı, secde ile duanın?
Okudu ve üfledi kuvvetli nefesiyle,
Gökyüzü haykırdı, bir gürleme sesiyle.
İfritler tırmandı, geminin güvertesine,
O anda darbe indi, her birinin sinesine.
Yedi ak kanatlı levent çıktı ortaya,
Değmiyordu ayakları hiçbir yaş tahtaya.
Süzülüp konuverdiler ifritlerin yanına,
Vurdular yatağanı düşmanının tam bağrına.
Dağıldı kara bulutlar, açıldı kutlu sema,
Yelbüke’yi alıverdi, kudretli bu ağma!
Kör etti gözleri, bir mübarek ziya,
Yelbüke’yi sarıverdi, ateşli bir facia!
Alev aldı koca gemi, soğuk sular üstünde,
İfritler de kül oldu, bu yanışın içinde.
Ahzar Baba tattı, böylelikle ölümü,
Lanetlendi daima, hak etti bu hükümü!
Şimdi yeşil hayaleti süzülür bu geminin,
Ölüsü dahi azaptır, namlı Ahzar Baba’nın.






Yorum bırakın