İstanbul’a elektrik gelmeden önce aydınlatma işi havagazları ile yapılıyordu. Dünyada havagazı ile ilk defa bir ev aydınlatıldığında yıl 1792’ydi, bundan yirmi sene sonra Londra’da dünyanın en büyük havagazı şirketi kurulduğunda Londra’nın bir mahallesi artık havagazı ile aydınlatılabiliyordu. Efsane bu ya, Londra’da o zamanlar yaşayan bir aile gece aydınlatmalarına karşı gelmişti ve bu ailenin geceleri değişik yaratıklara dönüştüğü dedikoduları yayılmıştı. Aile de çevrenin baskısına dayanamamış, malını mülkünü satıp Paris’e kaçmıştı ancak havagazının oraya da gelmesi çok uzun sürmeyecek, 1820’de tüm Paris sokakları da bu gazla aydınlatılacaktı. Bu sefer ailenin önde gelen büyükleri toplandı ve Batı’nın teknolojilerini zor kabullenen Osmanlı’ya bu illetin gidemeyeceği düşüncesiyle İstanbul’a yerleşmeye karar verdiler. İstanbul’a geldiklerinde şehrin aslında Batı’dan o kadar geride olmadığını gördüler, sevindirici olan ise havagazının isminin bile bu topraklara gelmemiş olmasıydı, insanlar geceleri aydınlatmayı tanrının emrine karşı gelmek gibi görüyorlardı. Bu sevinçleri de çok uzun sürmeyecek, 1853’te Dolmabahçe Sarayı’nı aydınlatmak için dolmabahçe Gazhanesi kurulacaktı. Kendilerini Black Annis’in torunları olarak gören bu aile artık İstanbul’a aşık olmuş ve onu terk etmek yerine şehrin biraz dışında bir köy kurmuşlardı. 1906 yılında Dolmabahçe’de ilk elektrik santrali kurulduğunda, Black Annis’in torunları artık şehrin dışında kendi hallerinde yaşayan bir topluluktu.
Zaman geçtikçe şehir büyüdü, genişledi ama bu köy her zaman şehrin dışında kaldı. Geçen zamanla birlikte Black Annis’in torunları da kendilerini geliştirmeyi başardı ve sadece geceleri dönüşebildikleri garip yaratıklara artık kontrollü olarak istedikleri zaman dönüşebiliyor ve geri insan olabiliyorlardı. Ailenin gençleri, geçen zaman ve gelişen teknolojiye ayak uydurabilmek için insanlar gibi okula gitmeye, onlar gibi davranmaya başladı. 1812 yılında anavatanları Londra’dan ayrıldıktan sonra tek bir yaşam gayeleri vardı, geceleri tekrar karanlığa kavuşturmak. Bu gaye uğruna çok çalıştılar, önce havagazının sonra elektriğin sonunu getirmeye çalıştılar, hala çalışıyorlar. Belki bir gün başarılı olurlar ve biz de başka efsaneler yaşarız.
Yavuz Sultan Selim






Yorum bırakın